Okullarda Demokrasi Krizi: Öğretmen ve Öğrencinin Sesi Kısılıyor!
Türkiye'deki okullarda öğretmen ve öğrencilerin karar süreçlerinin dışında bırakılması, aidiyet duygusunu zedeliyor ve eğitim kalitesini tehdit ediyor. Motivasyon kaybına yol açan bu katılımcılık eksikliğinin nedenleri ve eğitim sistemine etkileri mercek altında.
Türkiye'deki eğitim sisteminin en temel sorunlarından biri, karar alma süreçlerinde paydaşların sesine yeterince kulak verilmemesidir. İdeal bir eğitim ortamında okul yöneticileri, öğretmenler ve öğrencilerin görüşlerini alarak ortak bir yol haritası çizerken, sahadaki gerçeklik çoğu zaman bu tablodan oldukça uzak bir görüntü sergiliyor. Bu durum, okullarda aidiyet duygusunu ve öz saygıyı zayıflatan en önemli faktör olarak öne çıkıyor.
Eğitim sisteminin temel taşı olan öğretmenler, kendilerini ve öğrencilerini doğrudan ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmak istiyor. Karar mekanizmalarına dahil edilen bir öğretmen, kurumuna daha sıkı bağlarla bağlanarak mesleki doyumunu artırır. Ancak pek çok okulda öğretmenler, alınan kararlardan haberdar bile edilmiyor. Bu dışlayıcı tutum, öğretmenlerin kendilerini değersiz hissetmelerine ve motivasyonlarını kaybetmelerine neden oluyor.
Bu sorunun temelinde, bazı okul yöneticilerinin liyakatten uzak ve taraflı tutumları ya da katılımcı bir okul kültürü oluşturma vizyonundan yoksun olmaları yatıyor. Demokratik bir iklimin yeşermediği kurumlarda, öğretmenlerin verimliliğinin düşmesi ve mesleki tükenmişlik yaşaması kaçınılmaz hale geliyor.
Bu demokratik olmayan atmosferden etkilenenler yalnızca öğretmenler değil. Öğrencilerin derslerin işlenişi, sınıf kurallarının belirlenmesi veya okulun sosyal hayatı gibi konularda fikir beyan etmesi, onların sorumluluk bilincini ve özgüvenini geliştirir. Öğrenciyi merkeze alan ve onun sesine değer veren bir yaklaşım, öğrenme sürecini çok daha kalıcı ve etkili kılar.
Ancak öğrenci katılımının önünde de ciddi engeller bulunuyor. Özellikle büyük şehirlerdeki kalabalık sınıflar, her öğrenciye söz hakkı tanımayı imkansızlaştırıyor. Aynı zamanda, ağır müfredat ve yoğun iş yükü altında ezilen öğretmenler, öğrenci katılımını teşvik edecek enerjiyi ve zamanı bulmakta zorlanabiliyor.
Okulda başlayan bu sessizlik sarmalı, köklerini genellikle aile ortamından alıyor. Otoriter ve geleneksel aile yapılarında büyüyen çocuklar, kendi hayatlarıyla ilgili kararlara katılma alışkanlığı edinemiyor. Ebeveynlerin eğitim seviyesinin düşüklüğü, aile içi iletişim sorunları ve şiddet gibi faktörler, çocukların kendilerini ifade etme becerilerini körelterek onları okul hayatında da pasif bir role itiyor.