Milli Eğitim Bakanlığı, 10-16 Kasım ara tatil döneminde öğretmenler için düzenlediği mesleki çalışma programını bu yıl yepyeni bir formatla sundu. Geçmiş yıllarda Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA) üzerinden yüklenen ve genellikle tekdüze anlatımlardan oluşan videolarla tamamlanan seminer dönemi, bu defa interaktif ve yenilikçi bir yapıya kavuşturuldu.

Önceki yıllarda uygulanan sistem, öğretmenlerin büyük bir kısmı tarafından verimsiz bulunuyordu. Sadece video izleyerek tamamlanan mesleki çalışmaların eğitime katkısı sınırlı kalıyor, katılım genellikle bir zorunluluk olarak görülüyordu. Bakanlık, bu eleştirileri dikkate alarak sistemi baştan aşağı yeniledi ve pasif izleyici konumundaki öğretmenleri sürecin aktif bir parçası haline getirmeyi hedefledi.

Yeni sistemle birlikte, Milli Eğitim Akademileri vizyonu doğrultusunda öğretmenlere çağın gerektirdiği becerileri kazandırmak amaçlandı. Özellikle günümüzün yeni okuryazarlık türü olarak kabul edilen dijital beceriler, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik gibi konular, hazırlanan interaktif eğitimlerin merkezine yerleştirildi. Bu sayede çok sayıda öğretmen, güncel teknolojik gelişmeler hakkında ilk elden bilgi edinme fırsatı buldu.

Ancak, bu önemli dönüşüm sancısız olmadı. Sistemin ilk kez uygulanmasıyla birlikte bazı teknik aksaklıklar yaşandı. Videoların açılmaması, sistemin yavaş çalışması gibi sorunlar, öğretmenler arasında haklı tepkilere yol açtı. Yine de yaşanan tüm sorunlara rağmen, atılan bu adımın mesleki gelişim açısından son yıllardaki en önemli yeniliklerden biri olduğu kabul ediliyor.

Bununla birlikte, sistemin getirdiği en büyük tartışma konusu ise farklı bir alanda ortaya çıktı. Bakanlığın bir yandan öğretmenlere yapay zeka ve dijital yetkinlikler gibi ileri düzey eğitimler sunarken, diğer yandan bu becerilerin öğrencilere aktarılacağı temel ders olan Bilişim Teknolojileri ve Yazılım dersini seçmeli hale getirmesi veya tamamen kaldırması bir çelişki olarak görülüyor. Eğitimciler, teknoloji çağında Bilişim Teknolojileri dersinin tüm kademelerde zorunlu olması gerektiğini ve bu alandaki öğretmenlerin potansiyelinden tam olarak faydalanılması gerektiğini vurguluyor.