Fahri Kur-an Kursu Öğreticisinden Diyanet'e Açık Mektup

Fahri Kur-an Kursu öğreticilerinin sorunları ve mağduriyetleri hala giderilemedi. Türkiye genelinde yüzlerce mağdur , bu sorunun çözümünü beklerken Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda hala sessiz. 

Fahri Kur-an Kursu Öğreticisinden Diyanet'e Açık Mektup

Fahri Kur-an Kursu öğreticisinden Diyanet 'e mektup.

İşte mağdur bir öğreticiden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş 'a mektup:

Takvim yaprakları sonbahar da ki yapraklar gibi.. geçen yıl bu zamanlar Bir haber yayılmıştı, öyle ya umut tacirlerinin heybeleri hep doludur.Klasik söz ama umut fakirin ekmeği derledi.. oysaki umut biz müslümanlarım azığı'dır.Bu defa sözü sadece yüreği onlanlara etmek isteriz.Çünkü gerisi için hep angarya,sahi ne diyorduk, umut, yani haber.Dediler ki devlet Erkan'ına da duyuruldu.

Bu fahri/ geçici/ücretli/vekil,adları sistemin koyduğu her ne ise işte, nisan ayında bir takım düzenlemeler gelecek,iyileştirmeler yolda,ne de cafcaflı haberler idi, derken yaz geldi ve dönem bitti asgarî ücretin bile en asgarisi ve ay da üç beş gün yatan sigorta.Derken Eylül ayı yani bu Sezon başladı. Ve vaad edilen iyileştirme yapıldı.. öyle ya. Tedavisi olmayan her kangeren  görüldü.Tüm il ve ilçelerde Fahri öğreticilerin alımı %20 çekildi. Kendi Müftülüğümüzde bile 110 çalışan fahricikler bu yıl 25 kişi alınarak devam edildi.Yani kesilip atılmıştı.Gerekçe elbette ki makul (!) Tasarrufa gidilmesi gerektiğinden vs..vs.O değilde sizin orada Fahri öğreticilik bir lütuf gibi imiş, yani aslında olmasada olurda yeterli personelini olduğundan teşkilatı, hani her yılda alım oluyormuş da, çalışan zaten geçermiş ya.Hasılı Bir ihsan ve lütuf yani ,bu iş hiç olmayabilir, yine alıyorlarmış ya hani,öyle ki "iyileştirme" kelimesini bile kibirden ve hasetten gözü dönmüş insanların, öz kurumun öz çatısı altında aynı kulvarda koşmuş bir yere gelmeyi Allah'ın nasip ettiği kulların af buyurun "bedava kadro! İstiyorlar" gibi algılamalarını ve lanse etmelerini , tebliğ ettiklerini sandıkları,

Rasulullah sav. yolu dedikleri , bu hizmet yolunda ki , o yolun tüm yolcularının vicdanlarına havale ediyorum, sadece şu soruyu sual etmek ister  sizden çok geride, gözü yükseklerde, kolayıdan yerleşme peşinde olan (!) Bir kardeşiniz (!) Olarak,Siz hiç; Köyler ki, kuş konmaz kervan geçmez yerlere verildiği zaman, ak saçlı, ak tülbentli anaların, ninelerin, dağ köylerinde bekleyen insanların bir duasına mazhar olmak, erkenden gidip sobalarını yakmak, eve dönüş parası için öğrencilerinizden borç para aldığınız oldu mu? Lise pansiyonlarında gusül abdestini soran çocukların , İlk kez sabah namazı kılacağım diyen gençlerin mahalle camiinde imamın odasında, tebliğ ve bildiri almadan üstünüzde kendi gençlik grubunuzu kurdunuz mu? Girdiğiniz İlk müftülük toplantınız  da "kadrolular çıkabilir, geçici olanlar kalsın deyip" dışardan getirilen seminerci için salon kalabalık dursun diye durdunuz mu saatlerce? Şehir merkezine olan uzaklığı yüzünden kursunuza üç vesayet ile gittiniz mi? Güzel bir aksiyondur tavsiye ederim, cebiniz de taşlar ile gezdiniz mi? Eşarp ve pardösü ile son saldırmasinda köpeğin Bir ağaca tutundunuz mu? Köyünüzün yatalak hasta teyzelerinin sobalarını yakmak için erkenden kaçıp geldiniz mi evden? İl den veya şu meşhur Ankara'dan gönderilen hocaların ağırlandığı heyete , acaba ne anlatacak diye gitmeye çalıştığınız salondan sadece kadrolular dinleyebilir, çık dışarı dediklerinde eve kadar ağladınız mı? il de yapılan seminer için araç kalktığında müftülüğün önünden sadece resmi hocalar gidecek dendiğinde yüce ve yüksek mertebeli kadrolu hocaların suratlarını çektiniz mi? Gençlik üzere Proje ve proğramlarınız sisteme girdiğinde resmi bir hocanın adına girildi mi? Sistem sizi kabul etmediğinden. Peki yapılan şiir ve kompozisyon yarışmasında koşarak yazdığınız şiir ile gittiğiniz de sadece kendi personelimiz, memurumuz (Kadrolu) girebilir denip , çevrildiğinde, resmi (!) Bir hoca arkadaşınızdan adını rica ettiniz mi? Senin adına göndereyim, lütfen rica ettiniz mi? Ha bide aylık diyanet dergileri var tabi. Günlük 5-6 lira bastığın akbil, okumak için biriktirdiğin AÖF harç paran, resmi bir tatile de denk gelmemiş ise ( yılbaşı-29 Ekim-23 Nisan- 15 tatil vs vs) aylık bin lira ile bir de , dergi alma zorunluluğu vardır.Oda bu yıl çıktı,tabi gerekçesi var, ben bizzat yetkili memurun ağzından duydum," bu kadar kişi içinde sizi aldık o kadar siz de bir dediğimizi geri çevirmeyin !..ha bir de şey dedi kurum aidiyeti felan,sahi ait miyiz? her yıl bile üç ayrı sözlü yazılı mülakat sınavdan geçirilip , ki madem donanımsız , bu sınavları nasıl veriyor, yok öbür türlü sınavda katılımcı atomu mu parçalıyor da ellerine veriyor komisyonun.İslam'ın şartını 6 diye mi anlatıyor derste? Guslün farzını dört diye mi? Meddi tabi yerine , idgami mütakaribeyn yerine,inteergal ile meal mi yapıyor? Sakın haaa... Yukarda kötü resmi hocalar dan örnek verdik diye ki hep onlara denk geldik,hepsi öyledir demek bir zulümdür.İşini hakkı ile yapan, dal gibi titreyen, sınıf'a mabede girer gibi giren kadrolu hocalarımız müstesna.Her zaman her yerde işini hakkı ile yapan insanlar vardır.Bizim meselemiz onlarla değil, sistem ile.. lakin ilk taşı atan da sanki gelip yerlerini ellerinden alacağız gibi insafsız yorumlar yapan da onlardı."Çalışın kazanın" ibaresi.. iyileştirme-hak-hukuk-hakkaniyet-insaf sözcüklerine bizden fazla anlam yüklemiş, ve bir mektup ile kadro alınacak diye düşünmeleri, bu konuda ki beyanları şaşırtmış ve üzmüştür.Ama bir hocamız demişti ki bizde zamanın da Fahri olduk, şartları ağır, Allah yardımcıları olsun inşallah düzelir" yazmıştı yoruma,tanımam etmem o hocayı yorumu gözüme ilişti, binlerce hakaret yorumu, beleşci damgası içinde tek gerçek hoca demiştim...

Sözü uzun ettik affola, bu sözler bana ait olabilir, bu ve buna benzer yüzlerce vaka var müftülüklerde,öğretmenler günü kahvaltısına çağrılmamaktan tutun, öğrencilerinizin "hoca senin kadron yokmuş"  demesine varıncaya dek,ayrımı kurum koyarsa, her sivil toplum kuruluşlarından halka değin hepsi yapar, ve sonra da "aidiyet naraları atar, bir yere gelmiş kurumun adını böyle düşüren memurları.Ne diyelim, sözü şöyle bitirelim o vakit; "Kardeşim mecbur değilsin yapma" , "madem kurumu beğenmiyorsun hiç girme" , "sen daha ne gördün ki", "yapmak zorunda değilsin, acitasyon yapma burda" dediğini duyar gibiyim, eski yorumlar da bu yönde idi, beni tanımayıp, şahıslarına kutsallarına, değerlerine tek negatif bir söz etmediğim, argo kullanmadığım, benimle helalleşme fırsatı bile bulamayacak, bir yazım yüzünden asıp kesen hakaret eden o gürûha şunu diyerek bitireyim yazıyı; Evet zorunda değilim,evet mecbur hiç değilim,ha birde para için yani sizin sandığınız gibi katlanılıcak şeyler değil bunlar.Lakin bizim derdimiz zaten ola idi parası pulu, evden o yola çıkmaz idik.Bizim ki yola olan sevdamız ve Musab Bin umeyr'den gelip son neferine kadar gelen o yolun yolcularının hatrınadır. Onlara bir vefa'dır.Yoksa utanıp satamadağın, kurumun adı için  ve durumu olmayan öğrencilerin için, tüm takvimler (diyanet takvimleri) elde kalınca kendimiz satın almazdık.Gönüllü gittiğimiz seminerlerin parasını kendi cebimizden vermez idik ve öğrencileri şevklendirmek için gönül dünyalarında iyi izler olsun diye derme çatma hediyeler hazırlamaz idik koca sınıf'a,yani mesele para şu bu değil,mesele isimden unvana ve işlevine söz hakkına değin #adetsizlik.Ha , hak ediyorsunuz derseniz yine eyvallah,biz bu yolun rabbine hamd ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.Hani ilk başta yazıya "Başlıksız" yazdım ya,(editör yorumu; Başlık Başkan Ali Erbaş'a ikinci mektup olarak değiştirildi) varın bundan sonra başlığı da siz bulun. Allah bizi iyi etsin, ki iyilikler yapabilelim derdi anneannem.  Rabbim iyilikler.. hayırlı hizmetler nasip etsin"