Cumhuriyet'in İlk Yıllarındaki Acı Gerçek: 4 Ay Maaş Alamayan Öğretmen İntihar Etti
Tarihi belgeler, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde öğretmenlerin yaşadığı ekonomik zorlukları ve 1926'da maaşını alamadığı için intihar eden bir öğretmenin trajik hikayesini ortaya koyuyor. Milletvekili ve öğretmen maaşları arasındaki devasa fark şaşırtıyor.
Kamuoyunda sıkça dile getirilen "Cumhuriyet'in ilk yıllarında milletvekili maaşı öğretmen maaşını geçemezdi" iddiasının aksine, tarihi belgeler o dönemde eğitimcilerin ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadığını gözler önüne seriyor. Bu zorlukların en trajik örneklerinden biri ise 1926 yılında Konya'da yaşandı.
Dönemin tanıklarından yazar Cemal Kutay'ın aktardığına göre, bir ilkokul öğretmeni, dört aydır maaşını alamadığı için canına kıydı. Öğretmen, ardında bıraktığı mektupta intiharının nedenini şu dokunaklı sözlerle açıklamıştı: “Yarı çıplak ve aç, talebelerimin önüne çıkıp hükümetimin maarife lâyık gördüğü hakaretin sürünür örneği olmaya tahammül edemeyeceğim.”
O yıllarda ilkokul öğretmenlerinin maaşları, vilayetlerin özel idare bütçelerinden karşılandığı için sık sık gecikmeler ve kesintiler yaşanıyordu. Cemal Kutay'a göre bir ilkokul öğretmeninin aylığı 6 ila 9 lira arasında değişiyordu.
Dönemin ekonomik verileri, öğretmenler ve milletvekilleri arasındaki gelir uçurumunu net bir şekilde ortaya koyuyor. 1929 yılında bir milletvekili 308 lira maaş alırken, İstanbul'daki öğretmenlerin maaşı 16 ila 80 lira arasında değişiyordu. Bu oran, bir milletvekilinin ortalama 20 öğretmene denk bir gelir elde ettiğini gösteriyor. Bugün ise bu oranın 3-4 kat seviyesine gerilediği görülmektedir.
Zorluklar yalnızca maaşların düşüklüğüyle sınırlı değildi. 2 Haziran 1931 tarihli Yarın gazetesi, Maarif (Eğitim) Bakanlığı'nın tasarruf amacıyla öğretmen ücretlerinde indirim yapmayı planladığını yazarken, 7 Şubat 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesi ise öğretmenlerin birikmiş kıdem zammı alacaklarını dahi tahsil edemediğini haberleştirmişti.
Milletvekili Ruşen Eşref Ünaydın'ın 1925 yılındaki Bütçe Müzakereleri sırasında TBMM'de yaptığı konuşma da durumu özetler nitelikteydi: “Maaşı ile hiçbir muallimin hizmet ifa etmesi, hatta görebilmesi kabil değildir. Geçinmek endişesiyle mesleğini terk ediyor; biletçi oluyor, kontrolör oluyor, bazısı da bakkal yanında çalışıyor. Onları bu sefalet hayatından kurtarmak lazımdır.”
Tarihi kaynaklar, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında eğitimcilerin büyük fedakarlıklarla görev yaptıklarını, ancak yaygın kanının aksine ciddi ekonomik zorluklarla mücadele ettiklerini ve bu durumun trajik sonuçlara yol açabildiğini belgeliyor.