MAĞDURİYETİN SESİ : " BİR İNSAN; BİR HİKAYE"

Mobilya döşeme ustasıyım...Düz liseyi bitirdim, o da olmadı ikinci bir meslek lisesi olarak da, inşaat bölümünü bitirdim. Doğalgaz, katı- sıvı ateşleme belgesi, bilgisayar işletmenliği sertifikası ve bunun yanında ağır vasıta araç kullanma sertifikasına da sahibim...2000 yılından beridir ki işsizim, okuduğum okulu bile yarıda bırakmak zorunda kaldım.Günü birlik işlerde çalışarak, kendimle birlikte 6 nüfusu geçindiriyorum.Benim bu süreçte neler çektiğimi bir allah, bir de ben bilirim...Bu ülkede benim durumumda olan binlerce insan var bundan hiç şüphem yok...! Kendi kendime soruyorum da; " Acaba bu ülkede sorunlarımızın çözüm mercii olan; Sosyal Politikalar Bakanlığı, yaşanan bu mağduriyetleri görmüyor mu?" diye...!

Yaşadığımız ülkede ne yazık ki bir hayvan kadar değerimiz yok..! Hakkımı; beni mağdur ve de mazlum edenlere asla helal etmiyorum..Bu da böyle biline...!

Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;

Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.

Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı;

Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sardı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hakikat kesilmiş lal...

Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlal!

Muhitin hali "insaniyet"in timsalidir sandım;

Dönüp maziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yad,

Zalamın sinesinden fışkıran memdud bir feryad!

O müstağrak, o durgun vecdi nagah öyle coşturdu;

Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu!

Ne muhrik nağmele, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi;

Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya sur-ı mahşerdi!

_ Eşin var aşiyanın var, baharın var ki beklerdin.

Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,

Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vadi, yarın bir kıpkızıl gülşen,

Gezersin hanumanın şen, kainatın şen!

Hazansız bir zemin isterse, şayet ruh-ı serbazın,

Ufuklar, bud-i mutlaklar bütün mahkum-ı pervazın.

Değil bir kayda, sığmazsın kanatlandın mı eb'ada ,

Hayatın en muhayyel gayesidir ahrara dünyada.

Neden öyleyse matemlerle eyyamın perişandır,

Niçin  bir katrecik göğsünde bir umman huruşandır?

Hayır matem senin hakkın değil, matem benim hakkım;

Asırlar var ki aydınlık nedir  hiç  bilmez  afakım.

Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda,

Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.

Ne hüsrandır ki, Şark'ın ben vefasız, kansız evladı,

Seraba Garba çiğnettim de çıktım hak-i ecdadı!

Hayalimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,

Salahaddin-i Eyyubilerin, Fatih'lerin yurdu.

Ne zillettir ki, nakus inlesin beyninde Osman'ın;

Ezan sussun, fezalardan silinsin yadı Mevla'nın!

Ne hicrandır ki; en şevketli bir mazi serap olsun;

O kudretler, o satvetler harab olsun, türab olsun!

Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Han'ın;

Şenaatlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın!

Ne heybettir ki; vahdet-gahı dinin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me'vasız kalan dindaş!

Yıkılmış hanmanlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslam'ın harem- gahında na- mahrem...

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem! 

ŞİİR: MEHMET AKİF ERSOY; ( BÜLBÜL )

     

casino siteleri - kaçak iddaa - deneme bonusu veren siteler - canlı bahis - güvenilir bahis siteleri - bahis siteleri - illegal bahis - kaçak bahis