50 yaş altı tehlikede! Bu etkenler günden güne o hastalığa sürüklüyor

Kanser hayatımızı derinden etkileyen ve giderek daha fazla insanı etkileyen bir hastalık haline geliyor. Son yıllarda 50 yaş altı kişilerde kanser görülme sıklığı önemli ölçüde arttı. Bu artışın nedenlerine yönelik yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar uyarılarda bulundu. Detaylar haberimizde...

50 yaş altı tehlikede! Bu etkenler günden güne o hastalığa sürüklüyor

Bilim insanları, alandaki en kapsamlı vaka analizinin ardından, erken yaşta kanser tanısı alan kişi sayısının son 30 yılda yüzde 79 arttığı sonucuna vardı. Araştırmalara göre her yıl 50 yaşın altında bir milyondan fazla insan kanserden ölüyor. Uzmanlar bu artışlara neden olan faktörleri tek tek açıklayıp uyarılarda bulundular. İşte detaylar...

kargo

ARTAN STRES, YANLIŞ BESLENME, HAVA KİRLİLİĞİ: 50 YAŞ ALTI KANSER VAKALARI ARTIYOR

Kanser, dünya çapında ve Türkiye'de bilinen nedenlere bağlı ölümlerde kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Uzmanlar, son dönemde 50 yaşın altındaki kişilerde kanser vakalarının arttığını belirterek, gençlerin de risk altında olduğuna dikkat çekiyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı'nın (IARC) bu yıl yayınladığı rapora göre 2022'de 20 milyon yeni kanser vakası görülmüşken, düzensiz beslenme, tütün ürünleri kullanımı, hareketsizlik, stresle birlikte bu rakamların artacağı tahmin ediliyor. Dünya çapında 2050 yılına kadar 35 milyondan fazla yeni kanser vakasının ortaya çıkacağı öngörülse de, 2022 yılında tahmin edilen 20 milyon vakadan %77'lik bir artış bekleniyor. Medicana Tıp Grubu Cerrahi Genel Teknikleri Bölümü Profesörü. Dr. Muzaffer Sarıyar ve Doç. Dr. Ozan Akıncı, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası'nda kanserden korunma konusunda önemli bilgiler verdi.

“KANSER GÖRÜLME SIKLIĞI GENÇLER ARASINDA DA YAYGINLAŞMAKTADIR”

İstanbul'daki Medicana Uluslararası Hastanesi'nde Genel Cerrahi Profesörü. Muzaffer Sarıyar, kanserle mücadelede doğru ve bilinçli beslenmenin, egzersiz yapmanın, stresten uzak durmanın ve tütün ürünleri tüketimini bırakmanın önemli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Bu dünyada Günümüz dünyasında yaşam beklentisi arttı.

 65-70 yaş arası insanlar artık orta yaşlı gruba giriyor. Yaşam beklentisi arttıkça ve mevcut tarama yöntemleri geliştikçe kanser görülme sıklığı da artıyor. Ancak kanserin görülme sıklığı sadece orta yaş ve yaşlılarda değil, gençlerde de artıyor. Dengesiz ve sağlıksız beslenme, tütün ürünleri tüketimi, egzersiz eksikliği, obezite, doğal ürünlerin tüketilmemesi, hava kirliliği, teknolojiye bağımlılık ve modern yaşamın getirdiği artan stres de kansere katkıda bulunuyor” dedi.

“AKDENİZ DİYETİ VÜCUT İÇİN EN UYGUN BESLENME TÜRÜDÜR”

Özellikle kanser riskinin azaltılmasında beslenmenin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Sarıyar, “Kanser hücreleri de dahil olmak üzere vücuttaki tüm hücrelerin ana enerji kaynağı şekerdir” dedi. Yani şeker hücrelerin temel fonksiyonlarını sürdürebilmesi için gereklidir. Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Ancak kanser hücreleri hızla büyüyüp çoğaldıkları için normal hücrelere göre daha fazla şeker kullanırlar. Ayrıca fazla şeker tüketimi nedeniyle fazla kilolu olmak ve obez olmak da kansere neden olur. Bu nedenle beslenmede şekerin dengeli miktarda tüketilmesi ve şeker ihtiyacının kontrollü bir şekilde meyve ve sebzelerden karşılanması gerekmektedir.

Ayrıca doğal beslenme de oldukça önemlidir. Akdeniz diyeti vücuda en uygun beslenme türüdür. Trans yağlar yerine zeytinyağı tüketilmelidir. Sebzeler haşlama, ızgara veya buharda pişirme gibi sağlıklı yöntemler kullanılarak pişirilmelidir. Haftada en az 2-3 kez balık yemeli, kızarmış yiyecekler yememelisiniz. Kırmızı et yemeyi planlıyorsanız ızgara ve kızartma yöntemleri tercih edilmemelidir. Konserve yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Sebze ve meyvelerin de mevsimine göre tüketilmesi gerekiyor” dedi.

“TEDAVİLER MUTLAKA KONSEYLE PLANLANMALI”

Birçok kanser tedavi yönteminin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sarıyar, “Cerrahi, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi alanlarındaki gelişmelerle tedaviler yapılıyor” dedi. Kanser tedavisi genellikle radyasyon terapisini, kemoterapiyi, ilaçları, cerrahi prosedürleri, hormon terapisini, immünoterapiyi ve kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlayan bazı yaşam tarzı değişikliklerini içerir. Tedavi, belirlenmiş kılavuzlara göre ayrı merkezlerde planlanmalıdır. Son yıllarda tedavide girişimsel radyolojiden de faydalanılıyor” dedi.

“TEDAVİDE SICAK KEMOTERAPİ DE KULLANILIYOR”

Prof. Muzaffer Sarıyar, karın bölgesine metastatik kanserin yakın gelecekte tedavi edilemeyeceği görüşünün bulunduğunu yineleyerek, ileri patolojilerde alternatif cerrahi tedaviler olarak yerini sitoredüktif cerrahi ve sıcak karın içi kemoterapinin aldığını söyledi. karın bölgesinde kanser. .

Profesör, Türkiye'de bazı merkezlerde uygulanan sıcak kemoterapi tedavisinin kanser hastalarına daha uzun yaşama fırsatı verdiğini söyledi. Sarıyar, “Bu tedavi (karın içi kemoterapi/hipertermik intraperitoneal kemoterapi-HİPEK) ile ileri evre kanser hastalarına yeni bir umut, 1 milyar kanserin önemli bir bölümüne teşhis konulabiliyor” dedi. Sarıyar, yöntemin ilk kez teşhis edilen ve ameliyat edilmemiş ileri evre kanserlerin yanı sıra daha önce ameliyat edilmiş ancak nüks etmiş kanserlerde de uygulanabileceğini söyledi.

“50 YAŞ ALTI KANSER VAKALARI SON 30 YILDA DAHA DA ARTMIŞTIR”

İstanbul'daki Medicana Uluslararası Hastanesi'nde Genel Cerrahi Doçenti. Ozan Akıncı, kanserin dünya genelinde giderek yaygınlaştığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Artan stres, kaygı, tütün ve alkol tüketimi, egzersiz eksikliği, obezite, radyasyon, GDO'lu gıdalar ve hormonlar, tarım ilaçları ve sanayileşmeye bağlı hava kirliliği bunların en önemlileridir.

50 yaşın altındaki kişilerde kanser vakaları son 30 yılda daha da arttı. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre ülkemizde 50 yaş altı kişilerde kansere yakalanma oranı %66'dır. Bu yüksek oranlarla Z kuşağının kanserle mücadelesi daha da önem kazanıyor” dedi.

“KANSERDE BAŞARI ONA NEDEN OLAN FAKTÖRLERDEN KAÇINMAKLA MÜMKÜN”

Doçent, dünyada her beş kişiden birinin hayatında en az bir kez kansere yakalanacağını söyledi. Dr. Akıncı, "2022 yılına gelindiğinde dünya çapında her yıl 20 milyon yeni vaka ve 9,7 milyon kanserden ölüm yaşanacak" dedi. Bu verilere dayanarak 2050 yılına kadar her yıl %77 artışla 35 milyondan fazla yeni kanser vakasının gelişeceği öngörülüyor. Sanayileşme ve risk faktörlerinin etkisiyle bu durumun daha da ağırlaşabileceği tahmin edilmektedir. Bu nedenle önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. Kanserle mücadelede tam başarı ancak onu tetikleyen faktörlerden kaçınılmasıyla sağlanabilir. Kanseri erken evrelerinde tanımak veya tespit etmek, kanseri tamamen yenmek için çok önemlidir. Kanser ve risk faktörlerinin ilerlemesi hakkındaki gerçeklerin farkında olmak faydalı olabilir. Ancak daha güçlü olabileceğimiz alanlardan biri uyuşturucu testidir. “Doktorumuz işbirliği ile meme, akciğer, kolon, mide, prostat ve rahim ağzı kanseri tarama testlerinin uygun zamanda yapılması önemlidir” diye belirtiyor.

“MORAL VE MOTİVASYON TEDAVİ SÜRECİNDE HASTALAR İÇİN EN ÖNEMLİ DAYANAKTIR”

Doçent, hastaların tarama testleriyle teşhis konulduktan sonra olumsuz bir duygusal duruma düşebileceğini söyledi. Dr. Akıncı,“Moral ve motivasyon tedavi sürecinde hastalar için en önemli dayanaktır. Ailelerinin ve sevdiklerinin yanlarında olduğunu görmek onları kansere karşı da daha güçlü kılmaktadır. Bununla beraber hasta-hekim iş birliğinin ve güven duygusunun da bu süreçlerin en kıymetli motivasyon kaynağı olduğunu söylemek mümkündür” dedi.