İYİ Partili Vekil'den 'Evlilik Yaşı' Çıkışı: Gençler İşsiz! İşi, Aşı Olmayan Gençlere AK Partili Vekiller de Kız Vermez Herhalde

İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, TBMM Genel Kurulu'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeme getirdiği evlilik yaşı ve ekonomideki son duruma ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin üstünde AK Parti'nin kara bulut gibi dolaştığını, bunun tek çözümünün güneş olduğunu İYİ Parti iktidarıyla bulutların dağılacağını söyleyen Aksaray Milletvekili, işçinin, memurun, çiftçinin , esnafın kısacası neredeyse tüm vatandaşların mutsuz olduğunu , işsizlikle beraber evlilik yaşının

İYİ Partili Vekil'den 'Evlilik Yaşı' Çıkışı: Gençler İşsiz! İşi, Aşı Olmayan Gençlere AK Partili Vekiller de Kız Vermez Herhalde

Aksaray Milletvekili, "Yine, baktığımızda gençlerimiz ümitsiz. Gençlerimiz maalesef artık hayal dahi kuramıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının gençlerin niye bu kadar geç yaşta evlendiğine dair beyanı maalesef Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmemektedir. Zira, gençler 30 yaşına geldiği hâlde daha iş bulamamışlardır, aş bulamamışlardır; aşı, işi olmayana herhâlde kız verecek AK PARTİ'li bir milletvekili arkadaşımız da bu sıralarda yoktur diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.  Şoför esnafının sorunlarına da değinen Aksaray Milletvekili, "Türkiye'de -arkadaşlarım söylediler- kamyoncular perişan bir hâlde. Almakta oldukları B1, B2, D belgelerine yüzde 400'lere varan zamlar geldi. Bunlar zaten geçimini zor temin eden insanlar, mazot yerine yağ yakan insanlar, lastiklerini kaplayarak geçimlerini temin etmek zorunda kalan insanlar. Bu kadar zor şartlar altında yaşayan insanlara bir de 250 bin liralara, 300 bin liralara varan belge masraflarını yüklemek çok vicdani bir davranış değildir diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Aksaray Milletvekilinin konuşmasında şu ifadeler yer aldı: 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşmekte olduğumuz Türkiye ile Ruanda arasında gerçekleşen anlaşma üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, ömrünü Türklüğe adamış, Kıbrıs Türkünün sembol ismi "Benim tarihî sorumluluğum Kıbrıs Türk halkına olduğu kadar, ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olmakla iftihar ettiğimiz, büyük Türk milletine karşıdır. Gücümü ve sabrımı buradan alıyorum. Kuvvetimiz, Türkiye'mizin mert insanlarından, kan ve can kardeşlerimizin heyecanından kaynaklanmaktadır." diyen büyük Türk milliyetçisi Rauf Denktaş'ı, "Kimse bizi bu yurttan, bu sevdadan, bu vatandan mahrum edemez. Devlet haysiyettir, namustur, ciddiyettir, bir varlıktır, evlat gibi kutsaldır." diye haykıran Kıbrıs dağlarının bozkurdu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'mizin kurucusu, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı; yıldızlar ötesi yankılanan mukaddes Kıbrıs davasının kilometre taşı, dağlar gibi vatan sevdasını yumruk kadar kalbine yükleyen, sıkıştıran Doktor Fazıl Küçük Bey'i; yine, Mustafa Kemal Atatürk gibi bir yiğidin annesi, ahlak ve fazilet sembolü Zübeyde Hanım'ı da ölüm yıl dönümünde saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri "Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur." anlayışla atılan her adımı, uluslararası arenada ülkemizin lehine olan her anlaşmayı şüphesiz desteklediğimizi bilmenizi isterim. Güneşin doğdu yerden battığı yere kadar her yeri fethetme arzusuyla yanan ve tüm dünyada tek güç, tek hâkim Türk devleti olma idealiyle, kut anlayışıyla devlet yöneten, Türk cihan hâkimiyeti mefkuresini kendisine ilke edinen bir milletin evlatları olarak tabii ki Türk milletinin güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar olan coğrafyada ayak izlerinin olması, kültürünün olması, ekonomisinin olması bizi mutlu edecektir. Ama gelinen noktada, maalesef, AK PARTİ siyasetinin, AK PARTİ iradesinin bu fikirlerle, bu ideallerle örtüşmediğini söylemek de mümkündür.

Yine, günümüze baktığımızda, AK PARTİ iktidarı, maalesef, son yedi yıldır, sekiz yıldır Türkiye'nin üzerine karabulut gibi çökmüştür. Baktığımızda, çiftçiler mutsuz, işçiler mutsuz, esnaf mutsuz, köylüler mutsuz, memurlar mutsuz, gençler mutsuz, kamyoncular mutsuz, velhasılıkelam, Türk milletinin tamamı neredeyse mutsuz. Gittiğiniz memleketinizde, seçim bölgelerinizde lütfen bir dakika, iki dakika, sokaklarda yürüyen, gezen insanların yüzüne bir bakın; gülen insan, gülümseyen insan bulmakta zorluk çekersiniz. Biz bu tabloları daha çok gençliğimizde, çocukluğumuzda büyük şehirlerde yaşarken, maalesef, bugün Türkiye'nin ortasında, Türkiye'nin bağrında 100 bin, 200 bin, 300 binli nüfusu olan yerlerde de görmekteyiz. Artık, millet olarak, gülen insan yüzüne bile hasret kaldık.

Yani bugün Türkiye'ye baktığımızda, Türkiye'de problemlerin müsebbibi AK PARTİ. Önce bir problem çıkarıyor, daha sonra da bu problemi çözmek için milletin enerjisini, milletin sinerjisini buraya harcıyor. Baktığımızda, işte, bir FETÖ meselesi… Bunu çıkaran, besleyen, büyüten AK PARTİ iradesi, daha sonra da ortadan kaldırmak için milletin kaynaklarını harcayan yine AK PARTİ. Suriye meselesine baktığımızda, daha önce Suriye'yle yağlı ballı olan, dönemin Başbakanının 45 kere Suriye'ye ziyarete gidip sabah kahvaltıyı Şam'da, akşam yemeğini İstanbul'da beraber yaptıklarını hepimiz biliyoruz ama daha sonra, bu yağlı ballı olduğumuz Suriye'yle yaşanan problemi şimdi çözmek için de bayağı çaba ve mesai harcamaktayız.

Netice itibarıyla, uzun lafın kısası, başta da söylediğim gibi, AK PARTİ kara bulut gibi memleketin üzerinde dolaşmaktadır. Ama kara bulutu ortadan kaldıracak olan da, hepimizin bildiği gibi güneştir, doğan güneş de İYİ PARTİ'nin güneşidir, o günler de Allah'ın izniyle yakındır.

Yine, başta dediğim gibi, Türkiye'de çiftçiler umutsuz, çiftçiler mutsuz. 700 bin vatandaşımız, çiftçi üretimden, tarlasından, tapanından koptu; tarlasını, köyünü, bağını, bahçesini bıraktı, şehre yerleşti. Köylünün, çiftçinin köyden, topraktan kopması demek şekerin Rusya'dan alınması demek, Türk parasının dışarıya gitmesi demek. Tarım kredi kooperatiflerine, Ziraat Bankasına, özel bankalara olan borçları hepimiz biliyoruz. Sizin telefonlarınız genelde kapalı olduğu için vatandaştan gelen feryatları maalesef duymuyorsunuz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bugün Anadolu'nun bağrında yaşayan insanlar bir başka bankanın borcunu kapatmak için diğer bir bankaya tarlasını, evini, barkını ipotek ederek kredi çektiğini ama onu da ödeyemediğini ve tarlasını satarak köyünü, barkını terk etmek zorunda kaldığını görmekteyiz.

Yine, çiftçilikle uğraşan vatandaşlar diyor ki "Biz her ay maaş alan, her ay evimize, kesemize para giren bir gelire, bir işe sahip değiliz. Bizim elektrik paralarımız mümkünse altı aydan altı aya alınsın."

Yine, baktığımızda gençlerimiz ümitsiz. Gençlerimiz maalesef artık hayal dahi kuramıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının gençlerin niye bu kadar geç yaşta evlendiğine dair beyanı maalesef Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmemektedir. Zira, gençler 30 yaşına geldiği hâlde daha iş bulamamışlardır, aş bulamamışlardır; aşı, işi olmayana herhâlde kız verecek AK PARTİ'li bir milletvekili arkadaşımız da bu sıralarda yoktur diye düşünüyorum. 

Değerli milletvekilleri, memleketin birinde artık işsizliği canına tak diyen bir vatandaş bir arkadaşının önerisi üzerine iline gelen bir hayvan sirkine gidiyor ve sirk -buraya lütfen dikkat ediniz- sirk sahibine bir işe ihtiyacı olduğunu söylüyor. Sirk sahibi, genci görünce üzülüyor ama iş olmadığını beyan ediyor. Giderken, mahcup bir şekilde "Bir bakar mısın, bizim sirkte maymun öldü, eğer kabul edersen sana bir maymun postu giydirelim, maymunun yerine bu rolü yap." diyor. Genç, işsizlikten bunalmış, her akşam anasının babasının eline bakmak canına artık tak etmiş, "Olur." demiş ve maymun postunu giyerek sirkte hareket etmeye başlamış. Rolüne kendisini o kadar kaptırmış ki zıplarken atlarken kendisini aslanların kafesinde bulmuş, can havliyle başlamış bağırmaya: "Beni kurtarın! Beni kurtarın!" Aslan postundaki insan "Sus oğlum, ben de insanım, burada herkes insan, seni de beni de işten atarlar." demiş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Maalesef, üzülerek ifade edeyim, Türkiye'nin işsizlik noktasında geldiği durum bu.

Türkiye'de -arkadaşlarım söylediler- kamyoncular perişan bir hâlde. Almakta oldukları B1, B2, D belgelerine yüzde 400'lere varan zamlar geldi. Bunlar zaten geçimini zor temin eden insanlar, mazot yerine yağ yakan insanlar, lastiklerini kaplayarak geçimlerini temin etmek zorunda kalan insanlar. Bu kadar zor şartlar altında yaşayan insanlara bir de 250 bin liralara, 300 bin liralara varan belge masraflarını yüklemek çok vicdani bir davranış değildir diye düşünüyorum.
Yine, memurlarımız perişan. Bir sendikanın söylemleri ve talepleri dışında; liyakate, bilgiye, beceriye sahip olan, kalbi vatan için çarpan hiçbir devlet memuru, maalesef, hak ettiği yere gelememektedir. Bir gecede, sadece sendikaları farklı olduğu için on binlerce okul müdürü, okul müdür yardımcısı görevden alınmıştır. Dönemin valisine bu durumu aktardığımızda "Ben buna karşı geleceğim, böyle bir şey olmaz." dediği hâlde, maalesef, sendikaya gücünün yetmediğini ifade etmiştir.

Sayın vekiller, bu memlekette eğer devleti sendika yönetecekse o zaman söyleyecek çok lafımız yok. Bilinmeli ki devletin memuru devlete hizmet eder, partilere ve sendikalara hizmet etmez diye düşünüyorum.