"İşsiz Sayısı 1 Yılda 500 Bin Arttı! Nerede Adalet?"

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, TBMM Genel Kurulu'nda gündeme bomba gibi düşecek çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye'deki işsizlik, ekonomideki son durum, Büyükşehir belediyeleri ile hükümet arasındaki gerginlik konularına değinen Turan Aydoğan, İstanbul'daki metro konusuna Melih Gökçek'li hatırlatma ile değindi. Türkiye'deki adalet algısının günden güne azaldığını, geçtiğimiz yıla göre işsiz sayısının 500 bin arttığını söyleyen CHP İstanbul Milletvek

"İşsiz Sayısı 1 Yılda 500 Bin Arttı! Nerede Adalet?"

CHP İstanbul Milletvekili TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında şunları söyledi: 

Sayın Cumhurbaşkanımızın, yakın tarihte, engellilerle ilgili, Külliye'de yaptığı bir konuşma var; engellilerle ilgili tören yapılırken diyor ki: "Ülkenin kaynakları, eskiden olduğu gibi bir avuç mutlu azınlığa verildiğinde bunun adı kalkınma değil, adaletsizlik olur." Yani adaletsizliğe karşı olduğunu, ülkenin kaynaklarının eşitlik ilişkisi içerisinde ve adaletli olarak dağıtılması gerektiğini söylüyor. Kim söylüyor? Tam yirmi beş yıldır kamu hayatını yönlendirecek derecede etkili düzeyde bu ülkede yönetimde bulunan kişi söylüyor. Yani 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak başlamış olduğu serüveni en sonunda tek adamın Külliye sultasına dönüştürecek kadar bu ülkede söz sahibi olan birisi diyor ki: "Bu olur." Bu ülkede ne olmuş bu arada? Bu ülkede derin adaletsizlikler olmuş. Cezaevlerinden tutun, yoksulluktan belediyecilik hizmetlerine kadar büyük adaletsizlikler olmuş. Bu adaletsizliklerin Sayın Cumhurbaşkanının bilgisinden uzak olduğunu söyleyecek değilsiniz herhâlde. O zaman demek ki eylem ile söylem arasındaki uçurumu burada konuşmamız gerekiyor, sizi sizinle yüzleştirmemiz gerekiyor. Ama ekranları başındaki sevgili halkımıza da şunu söylememiz gerekiyor: Sakın korkmayın, bu adaletsizlikler çok yakında bitecek. Çünkü bu adaletsizlikler, artık adaletsizliği yapanların taşıyabilecek kadar bile sahiplenemediği düzeye geldi. Şu Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin şimdi söyleyecek olduğum adaletsizliklere yönelik olarak çıkıp "Hayır, bu adaletsizlik değildir." diyecek durumları yoktur, hatta inanıyorum ki onlar da benim kadar bu adaletsizliklerden muzdariptirler. Nedir bunlar? Az önce cep telefonuma geldi, büyük bir ihtimalle bütün Adalet Komisyonu üyelerinin cep telefonlarına aynı mesajlar geliyor. Vatandaş yazmış, demiş ki: "Allah'tan korkun." Aynen böyle. "Reis, bize söz verdin, çekten kaynaklı hiç kimse hapis yatmayacaktı, üzerinden bir buçuk yıl geçti, niye var?" soruyor.

O Çek Kanunu'nun mağduru olan şahıs sizin bozduğunuz ekonominin de mağduru aynı zamanda; yoksulluğun, yoksunluğun, eşitsizliğin, adaletsizliğin mağduru, faturayı o ödüyor, sizden de yardım istiyor. Niye bu konularla ilgili hiçbir düzenleme yapıyorsunuz? Niye kılınız kıpırdamıyor? Aynı şey infazla ilgili önünüzde var. Aynı şey KHK'lilerle ilgili önünüzde var. Aynı şey birçok konuyla ilgili önünüzde var. Örneğini vereyim mi? Cezaevinde 780 çocuk annesiyle birlikte tutuklu, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Bu konuyla ilgili kanun teklifi verdim ben. Eğer vicdanınız varsa hiç beklemeyin, muhalefetten gelmiş, oradan gelmiş, buradan gelmiş demeden sahiplenin, değilse teklifi kendiniz verin kardeşim, destekleyelim. 780 çocuk anneleriyle beraber cezaevinde yatıyor, X-Ray cihazlarından geçiriliyorlar. Yani çocuk olarak bedensel bütünlükleri, bir anayasal hakları ihlal ediliyor. Bu çocuklara yazık değil mi? Gayet basit. Bazı suçlarla ilgili, infazın çocuk belli bir yaşa gelene kadar ertelenmesiyle ilgili bir düzenleme yapılması konusunda niçin şu birtakım insanları abat eden düzenlemeleri yapar gibi hareketli olmuyorsunuz? Bazen öyle hareketli oluyorsunuz ki yaptığınız yanlışı reis geri gönderiyor. Size bu kürsüden söyledim ben, çevreyi kirleten bacalarla ilgili aynen şunu söyledim, dedim ki: Yapmayın, bu Parlamentonun onuruyla oynamayın. Bakın, bunu çıkaracaksınız; sonra bir başka yerden geri dönecek, mahcup olacaksınız. Niye bu kadar özensizsiniz? Sorma hakkımız yok mu şimdi bu konuşmayı burada yapan adam olarak? Neyse, bunları geçiyorum.
Genç işsiz sayısı son bir yıl içerisinde 500 bin arttı. Nerede burada adalet, nerede? Herkesin babası sizin gibi paralı değil, her çocuk hayata böyle bakmıyor, intiharlar geliyor arkasından; hiç mi vicdanınız sızlamıyor, hiç mi üzülmüyorsunuz?

Kadınlar öldürülüyor bu ülkede, adaletsizliğin en büyüğü, kadınlar öldürülüyor. 100 küsur kadının koruma talebi olmasına rağmen korunmadığını belgeler ortaya koyuyor, yasal belgeler; belge dışı olanları saymıyorum. 400'e yakın kadın öldürülmüş, 100 küsurunda bu sorun var.

Bu ülkenin 10 kadınından 7'si çalışmıyor; çalışabilecek yaşta, 7'si çalışmıyor. Anayasa'nın 48'inci ve 49'uncu maddesi hiç mi sizi ilgilendirmiyor kardeşim? Bu ülkenin kaynaklarını bu kadar hovardaca harcama hakkını nereden buluyorsunuz?

Cezaevinde yatan insanların yakınları cezaevinde kötü muamelenin had safhaya vardığını gelip bizlere anlatıyor; hatta şu anda ölüm orucunda olan insanlar var. Bu Meclis bu ülkenin Meclisi değil mi? Neden bunlarla ilgili bir araştırma komisyonu kurmuyor, neden bu konunun üzerine gitmek için bir görev ifa etmiyor, neden sorumluluk duymuyor? Şu anda 200'üncü gününe gelmiş ölüm orucuna kadar varmış insanlar var cezaevinde. Parlamentonun bu kısmı neden hiç ziyaret etmiyor bu arkadaşlarımızı?

Efendim, bu adaletsizliklerin yanında başka bir adaletsizlikten bahsedeceğim size, yerel yönetimlerle ilgili adaletsizliğiniz. Coğrafyamızın güneydoğusunda hiçbir belediye başkanını görevde bırakmadınız, Meclis üyelerinin tamamını görevden aldınız. Hiç düşünmüyor musunuz? Burada daha önce atadığınız kayyumlar vardı, Şırnak'ta, Hakkâri'de, Van'da, orada burada; aday gösterdiniz, yüzlerine bakılmadı, çöpe atıldılar, rezil oldunuz. Şimdi, bu seçim yapılır yapılmaz tekrar görevden almalar yaptınız ve onların yerine kayyumlar atadınız; hatta meclis üyelerini belediyelere sokmuyorsunuz. Düşünebiliyor musunuz; sizin partinizde olan bir meclis üyesini herhangi bir belediye başkanı sokmuyor belediyeye, kıyameti koparırsınız. Peki, coğrafyamızın güneydoğusu bize ait değil mi? Buralarla ilgili niye hiç aklınıza gelmiyor oradaki haksızlıklara, hadsizliklere karşı çıkmak?

Bununla da bırakmadınız; İstanbul adayınız Sayın Binali Yıldırım çıktı, metroyu 518 kilometreye çıkaracağını söyledi alanlarda. Ama gel gör ki sizin metro yapmak gibi bir derdiniz yok. Sayın İmamoğlu göreve geldiğinde iki yıla yakın durmuş olan yani sizin döneminizde, yandaş müteahhitlerinize parayı başka yerlerde verirken, İstanbul halkını metrodan mahrum ettiğiniz o iki yıllık süre içerisinde durmuş olan metro çalışmalarını hareketlendiriyor -seyrediyorsunuz buradan, seyrediyorsunuz- yurt dışı kaynaklar buluyor bunlara, krediler.

Yurt dışı kaynaklar buluyor bunlara, gittiği yerlerde itibarlı olduğu için gayet rahat bulabiliyor. Ama maalesef sistemin bir yanı var, o da şu: Bu yurt dışı kaynakların verilebilmesi için sizin gölge etmemeniz gerekiyor, başka ihsan istemiyor sizden kimse. Sadece 2020 yılı kamu yatırımları içerisine bunların alınması gerekiyordu. Çıkıyorsunuz, milletin gözünün içine baka baka yalan konuşuyorsunuz "Bunlarla ilgili başvuru yok." diye. Burada elimde belgeler var, tamamıyla ilgili, temmuz ayından kasım ayının sonuna kadar kamu yatırımına alınsın diye Sayın İmamoğlu'nun imzasıyla başvurular var. Ulaştırma Bakanınız ya cevap vermiyor ya da verdiği cevapta, mesela Yenidoğan-Hastane metro hattı gibi çok verimli görmediğini söylüyor, bir kamu yatırımını çok verimli görmüyor. Kim görmüyor biliyor musunuz? Osmangazi Köprüsü ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü bu milletin başına bela eden şahıs görmediğini söylüyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde bir yıl için verdiğiniz garantiyi ancak üç yılda geçecek kadar araç sayısıyla tamamlayabiliyorsunuz, milletin sırtına vuruyorsunuz oradakini ama bu milletin kent hakkı olarak, kentteki bütün hizmetlerden eşit yararlanma hakkı olarak ayağına kadar gidecek metroyla ilgili duymazlıktan geliyorsunuz. Peki, Binali Yıldırım seçilseydi onu yalancı mı çıkaracaktınız? Ortada o zaman şöyle bir şey var: Ya Binali Yıldırım Yalancı ya siz adaletsizsiniz, siz eşitlikçi değilsiniz. Hangisini kabulleniyorsanız kabullenin, sizin bileceğiniz bir şey bu, bu konuyla ilgili niye bir şey söyleyeyim ben size? Ama şu bir gerçek: O metrolar yapılacak -ben burada sızlanmıyorum, vatandaş ekranlardan sizin durumunuzu anlasın diye söylüyorum, sizi teşhir ediyorum- yapılmasını bu şekilde engellemeye devam ettiğiniz sürece sizi İstanbul sokaklarına çıkamaz hâle getireceğiz bu kürsülerde.

O metroları İstanbul halkı yan yana yatar, ray olur yapar, size ihtiyacı yok ama sorun şurada: Ankara'da bir kamburunuz var, Notre Dame'ın kamburu, klavye beyefendisi, trol, eski Belediye Başkanınız, görevden aldınız, Melih Gökçek; sahip de çıkamazsınız ona şimdi, zaten utanıyorsunuz, sizin için Notre Dame'ın kamburu. Bu vatandaş 1 metre metro yapmadı. 4 katrilyon lira kamu borcunu affettiniz, üstüne Ankara'da Karayalçın'dan sonraki metronun neredeyse tamamını Ulaştırma Bakanı yaptı. Bu mudur sizin adaletiniz?

Ankara'daki vatandaşlara Notre Dame'ın kamburunun yarattığı her türlü rezaleti tasfiye ederek yol verdiniz, İstanbul'a gelince -sizden para pul isteyen yok sadece kamusal bir görevi- Anayasa'nın 127'nci maddesi ile 126'ncı maddesi arasındaki iki kamu kurumu arasındaki entegrasyonu Sayın Cumhurbaşkanının 104'e göre sağlaması gerekirken yan gelip yatıyorsunuz, sorun değil ama size şunu hatırlatayım. Sizin anlayacağınız dil midir bilmiyorum ama Mâide Suresi'nin 8'inci ayeti diyor ki: "Ey inananlar, Allah için adaletle tanıklık edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin -İmamoğlu'na aynen bunu uyguluyorsunuz- sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın. Korunup sakınma hâline uygun olan budur. Allah'tan sakının çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır." İmamoğlu bu işi çözer ama siz Allah'la aranızdaki sorunu çözemezseniz.