Fahrettin Yokuş'tan Doğu Türkistan Çağrısı : Soydaşlarımız Yaşam Savaşı Veriyor

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Türk soydaşlarımızın yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Fahrettin Yokuş'tan Doğu Türkistan Çağrısı : Soydaşlarımız Yaşam Savaşı Veriyor

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Türk soydaşlarımızın yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yokuş'un açıklama metni:

Bilindiği gibi bu hafta pazartesi günü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günüydü. İnsan hakları ihlallerinin yapıldığı ülkelerin de başında Çin gelmektedir. Çin Hükümetinin Doğu Türkistan'da yüz binlerce Türkü eğitim kamplarına toplayarak asimilasyona tabii tuttuğu bilinmektedir.  Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Doğu Türkistan zulmüne sessiz kalan hükümeti uyaran bir konuşma gerçekleştirmiştim. Doğu Türkistan’da Türk nüfusuna yapılan insanlık dışı muameleleri bir kez daha huzurlarınızda anlatacağım. 

ÇİN DEVLETİ KATLİAMA GİRİŞTİ


Çin devleti 2014 Mayısında Doğu Türkistan'da "Terörist Şiddete Darbe Vur" kampanyası başlatarak Doğu Türkistan Türklerine katliama girişmiştir. O tarihten bugüne kadar, şiddet artarak devam etmektedir. Bu bir asimilasyon projesidir. Şu anda 3 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak Türkü Çin'de "eğitim kampları" adı verilen zulüm kamplarında inim inim inlemektedirler. Bu kamplarda her gün onlarca Türk, Müslüman şehit olmaktadır. Bu kamplara Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin, İnsan Hakları Örgütü temsilcilerinin ve medya mensuplarının girmesi yasaktır. 


Doğu Türkistan'ın Hotan ve Kaşgar illerinde yaşayan halkın yarıdan fazlası maalesef ya tutuklu ya da bu eğitim kamplarında gözetim altındadırlar. Daha üzücü olanı, Doğu Türkistan'da yaşayan Türklerin ülke dışında yaşayan akrabalarının olması suç sayılıyor. Özellikle Çin'in belirlemiş olduğu 26 devlette yaşayan Çin'den ayrılmış, göçmen Uygur Türkleri, akrabaları olduğu gerekçesiyle Çin'de gözetim altında tutulmaktadır. Bu ülkelerin başında Türkiye, Kazakistan, Malezya ve Endonezya gibi sığınmacı Doğu Türkistan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı devletler bulunmaktadır.

SOYDAŞLARIMIZ YAŞAM SAVAŞI VERİYOR


Doğu Türkistan’da yaşayan Türklerin eğitim kamplarında toplanması ile birlikte on binlerce Kazak, Uygur ve Kırgız Türkü, sınır ülke olan Kazakistan’a sığınmıştır. Bu sığınmacılar kaderleri ile baş başa bırakılmıştır. Büyük zorluklar içinde yaşam savaşı vermektedirler. 


Çin'de, Uygur, Kazak ve Kırgız olarak tanımlanan Türk kardeşlerimizin tamamına, “sorunlu fikri olan insanlar” muamelesi yapılmaktadır. Çin’de, Han Çinlisi olmayanlar, ister Uygur, ister Kazak Türk'ü olsun, hiç fark etmeden hepsine “terörist” muamelesi yapılıyor.


2018 yılının Eylül ayında, İnsan Hakları İzleme Örgütünün, Doğu Türkistan’daki “Eğitim Kamplarındaki” inceleme raporunda;  Çin hükümetinin söz konusu kamplarda yapmış olduğu insanlık dışı muameleler, bütün çıplaklığıyla ortaya konmuştur.

Bu raporda, aralarında ülkemizin de olduğu, Doğu Türkistanlı Türklerin yaşadığı 26 ülkeye hayati önem arz eden önerilerde bulunmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türk Hükümetinden talepleri şöyledir; 
Doğu Türkistan’dan gelen sığınmacıları geri göndermeyin.  Sığınmacılara oturma izni verin. 
Kısa süreli oturma izinleri olanları uzun süreli hâle getirin. Çocuk sığınmacılara eğitim imkânı sağlayın. 

ÇİN'DEN GELEN SIĞINMACILAR İADE EDİLMEMELİ


Çin'den gelen sığınmacıları kesinlikle geri iade etmeyin. Çünkü Çin'e iadesi yapılan sığınmacılar doğruca insanlık dışı olan eğitim kamplarına gönderilmektedir.
Diğer yandan, Kanada'nın başını çektiği Fransa, Almanya, İsviçre, Hollanda, Avusturya, Finlandiya ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinin Çin'de bulunan toplam 15 ülkenin büyükelçisi, Çin Hükûmetine mektup yazmıştır.  Bu mektupta Doğu Türkistan Türklerine, sözde eğitim kamplarında yapılan, insanlık dışı uygulamaları dile getirerek, insan hakları ihlallerine dikkat çekip,  bu kampların dağıtılmasını talep etmişlerdir. Ancak Çin Hükümeti bu açık taleplere maalesef cevap vermemiştir.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; Ne Türkiye’nin Çin Büyükelçisi ne de mevcut Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türkler ile ilgili hiçbir girişimde bulunmamış ve açıklama yapmamışlardır. 

11 UYGUR TÜRK'Ü GÖZALTINDA TUTULUYOR


Bilindiği gibi yaklaşık iki aydır İstanbul Atatürk Havalimanın’ da 11 Uygur Türkü gözaltında tutulmaktadır. Bu soydaşlarımız, Doğu Türkistan’daki Çin hükümetinin sözde Eğitim Kamplarından Türkiye’ye sığınmışlardır. 


Bunun üzerine Çin hükümeti, İnterpol aracılığı ile yayımladığı bildiride, söz konusu soydaşlarımızı sakıncalılar listesine koyarak yayımlamıştır. Çin hükümeti bu girişimi ile Doğu Türkistan halkına, kamplarda yaptığı zulmü anlatmasınlar diye böyle bir girişimde bulunmuştur. 


Bilindiği gibi bu insanlar sığınmacıdır. Türkiye’nin bu insanları serbest bırakması ve oturma izni vermesi gerekmektedir. Uluslararası sığınmacılar hukuku, bunu gerektirmektedir. Ayrıca, İnsan Hakları İzleme Komitesinin Çin’den Türkiye’ye sığınan sığınmacıların, geri gönderilmesi halinde, can güvenliklerinin olmadığını, bu nedenle oturma izni öngören talebi Türk hükümetinin önündedir. Bu kardeşlerimiz serbest bırakılmalıdır. Türk hükümeti, Doğu Türkistan’da olanlar ile ilgili Çin hükümetinden bilgi talep etmelidir. 

TÜRK NÜFUSU AZINLIĞA DÜŞSÜN ÇABASINDALAR


Diğer yandan 1949 yılında, Çin’de Komünist devrim sonrası, Doğu Türkistan’ın statüsü “özerk” nitelik kazanmıştır. Buna rağmen, Çin hükümeti, yoğun olarak Türk nüfusunun yaşadığı bu bölgeye, sistemli bir şekilde Han Çinlilerini göç ettirerek, Türk nüfusun azınlığa düşmesi için elinden geleni yapmıştır. Halen de yapmaya devam etmektedir. 
Doğu Türkistan ile Kazak Otonom bölgesi Barköl ilçesinden, Kazakistan’a sığınan soydaşlarımız, Kazakistan’ın Almata’da bulunan Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğuna dilekçe vermek istemişler, ancak talepleri karşılanmamıştır. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve Hollanda başkonsoloslukları ise başvurularını kabul etmiştir. Türkiye’nin,  Çin devletinin asimilasyon politikalarına sessiz kalması yanlıştır. İnsan haklarına da uygun değildir.


Değerli Basın Mensupları; 
Bir diğer konu da, ülkemize sığınmış olan ancak halen Van’da Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliğinde gözetim altında tutulan, İranlı aydın Rahim Cevatbeyli’den bahsedeceğim. 
Rahim Cevatbeyli, Tebrizli bir Türk’tür. 4 yıldır Türkiye’de bulunan ve Gazi Üniversitesinde Yüksek Lisans öğrenimi gören Cevadbeyli aynı zamanda bir Türk Milliyetçisidir. İran’da herhangi bir suç işlememiştir. Rejim muhalifi olarak tanımlanmaktadır. İran’ın talebi üzerine,  Eskişehir’de gözaltına alınmış, sonrasında İran’a iade edilmek üzere Van’a gönderilmiştir. 
Bilindiği gibi, Uluslararası hukukta, sığınmacılar için, “Kişiler, özgürlüğüne yönelik bir tehdit ile karşı karşıya kalacağı, ülkelere gönderilemez” hükmü olmasına rağmen,  Cevatbeyli, aylardır İran’a gönderilmek için Van’da gözaltında tutulmaktadır.  


Yani, sırf İran’a şirin görünmek için Uluslararası hukuk çiğnenmek isteniyor. Cevatbeyli’ye derhal özgürlüğü geri verilmeli ve eğitimine devam etmesi sağlanmalıdır. 
Bilindiği gibi Suriyeli göçmeler, ülkemize transit olarak girip çıkarken, her türlü haklar onlara verilirken, İran’dan ve Doğu Türkistan’dan gelen soydaşlarımıza mevcut hükümetin yapmış olduğu insanlık dışı ayrımcılık, gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez. Buradan İyi Parti Meclis Grubu adına ifade ediyorum, dünyanın neresinde olursa olsun, bütün soydaşlarımızın Türkiye’de barınma hakkı vardır.  Sığınmacı soydaşlarımıza, temel insan hakları ve can güvenliğini çok gören siyasi iktidarlarla her platformda mücadele edeceğimizi buradan bir kere daha ifade ediyorum. 
Yine,  Irak Türklerine yönelik, yıllardır süren baskı ve zulüm hız kesmeden sürmektedir. Saddam’ın yıkılması ile birlikte Irak’a demokrasi geleceği noktasında, ümitler yerini kan ve gözyaşına bırakmıştır. ABD’nin yıllarca Irak’ta girişmiş olduğu işgal hareketi sonrası, Irak bölünmenin eşiğine gelmiştir. Irak’taki istikrarsızlık, özellikle Kuzey Irak diye tanımlanan bölgede Barzani Peşmergelerinin özerk yapı oluşturması, bu bölgelerde, özellikle Musul, Kerkük, Telafer, Erbil ve Tuzhurmatu gibi Türkmen şehirlerinde, halka yapılan baskı ve zulümler sonucu, binlerce Türk vatanını terk etmiş, yüzlercesi ise şehit edilmiştir. Irak’ta üçüncü büyük etnik grubu oluşturan, 3 milyonu aşkın Türk, maalesef kaderine terk edilmiştir. 
Irak’ta 1957 yılından bu yana Irak Türklerine yönelik baskı ve zulümler artarak bugünlere kadar gelmiştir. 16 yıldır ülkeyi yöneten mevcut iktidar, Kuzey Irak’ta Barzani peşmergesine gösterdiği ilgi ve desteğin onda birini bile kendi soydaşlarına göstermemiştir. Türkmenler uzun yıllardır Irak yönetim ile peşmerge zalimlerinin, baskı ve zulmü ile inim inim inlemiştir. Başta milli kahraman Necdet Kocak olmak üzere yüzlerce Türk aydın bu süreçte şehit edilmiştir. Bugün itibari ile Türk hükümetlerinin ilgisiz kaldığı Irak Türkleri dağınık ve perişan bir vaziyette hayata tutunmaya çalışmaktadır. Peşmerge özerk bölgesi içine dahil edilen Türkmenler, PKK hamisi Barzani’nin insafına terk edilmiştir.


Bilindiği gibi geçtiğimiz yıllarda, peşmergeler tarafından, Kerkük’teki tapu dairesindeki belgeler yakılmıştı. O dönemde onlarca Türkmen liderleri şehit edilmişti. Aynı süreçte o bölgede bulunan Türk askerlerinin başına çuval geçirilmişti. Özellikle Türkmenlerin yoğun olduğu şehir ve kasabalara Barzani tarafından peşmergeler yerleştirilerek, Türk nüfusunun azınlık hale getirilmesi için her şey yapılmıştı. Söz konusu Türk illerinde, Türklere ait ne kadar tarihi eser varsa yok edilmişti. Son olarak da, Kerkük’te bulunan Osmanlı eseri Kayseri Çarşısı yakılarak tahrip edilmiştir. Ne yazık ki, Türk hükümeti bu ve benzeri gelişmeleri o dönemde de seyretmiştir. Şimdi de seyretmeye devam etmektedir.
Buradan yeniden ifade etmeliyim ki; Irak, Suriye, İran ve Doğu Türkistan başta olmak üzere nerede bir Türk varsa ve haksızlığa uğruyorsa, bunların takipçisi olacağımızı, İyi Parti olarak sonuna kadar, her platformda haklarını arayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz. Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin.