Moody's'in Türkiye Açıklaması Ne Anlama Geliyor?

Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Moody's tarafından flaş bir açıklama yapıldı ve Türkiye 'nin kredi notu düşürüldü.

Moody's'in Türkiye Açıklaması Ne Anlama Geliyor?

Moody's 'ten kritik Türkiye kararı.

Uluslararası Kredi  Derecelendirme Kuruluşu Moody's , önceki akşam Türkiye hakkında flaş bir açıklama yaptı ve Türkiye 'nin kredi notunu düşürdü.  Yapılan açıklamada kredi notu bir basamak düşürüldü ve Baa3 'ten B1' e indirildi. Görünüm negatif olarak bırakılmaya devam edildi.

 Konu ile ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye'nin notunda indirim ödemeler dengesi krizi riskinin artmaya devam ettiği görüşümüzü yansıtıyor. Türkiye'nin akut ve oldukça yıkıcı ödemeler dengesi krizine kırılganlığının şu anda B seviyesinde nota daha uygun olduğuna inanıyoruz."

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

''Türkiye'nin döviz rezervlerinde düşüş TCMB'nin şeffaflığı ve bağımsızlığı konusunda daha fazla endişe ortaya çıkarıyor'' ifadesi kullanıldı. ''Türkiye'nin döviz rezervlerinde düşüş TCMB'nin uzun süredir devam ettiği kurda serbest dalgalanmaya izin verme politikasına ters görünüyor. Türkiye'nin döviz rezervi tamponları zayıf ve bunların gelecek 2 yılda ekonomi genelindeki kısa vadeli yükümlülüklere göre daha da zayıflaması bekleniyor''

SEÇİM TEKRARI  VE S-400 KRİZİ

İstanbul'daki seçim tekrarı nedeniyle oluşan siyasi belirsizlik,, ABD ile yaşanan S-400 krizi ve ABD Kongresi'nin değerlendirmeye alacağı olası yaptırımların Türkiye ekonomisi ve finansal sistemi üzerinde baskı oluşturduğuna yer verildi. 

S&P - FİTCH - MOOODY'S

Türkiye 'nin Moody's notu,  B1 yatırım yapılabilir seviyesinin dört basamak altında yer alıyor. Standard & Poor's da Türkiye'yi B+ notuyla aynı seviyede tutuyor.  Fitch's ise BB ile yatırım yapılabilir seviyenin iki basamak altında değerlendiriyor.

HAZİNE BAKANLIĞI 'NDAN AÇIKLAMA

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından bu karara tepki gösterildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's tarafından verilen not indirim kararı, Türkiye ekonomisinin temel göstergeleri ile bağdaşmamakta ve bu nedenle kuruluşun analizlerinin nesnelliği ve tarafsızlığı açısından soru işaretleri yaratmaktadır.

Kuruluş, yaptığı değerlendirmede Türkiye'nin borçlarının rezervlerinden 2,6 kat fazla olduğuna vurgu yapmıştır. Bu oran, Moody's'in bizden daha yukarıda notlandırdığı bazı gelişmekte olan ülkelerde dahi bizim çok üzerimizdedir.

Ayrıca, kısa vadeli dış borcun yaklaşık yarısı da bankacılık sektörüne ait olup Türk bankaları ve Türk reel sektörü, Türkiye'ye ilişkin alginin oldukça kötü olduğu, CDS spreadlerinin çok yükseldiği Ağustos-Eylül 2018'de dahi borçlarını yenileyebilmişlerdi.

Bu yılın ilk çeyreğinde de borç çevirme oranı bankacılık sektörü için %128, reel sektör için %165 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Ayrıca döviz rezervlerine ilişkin olarak uluslararası düzeyde üzerinde mutabakata varılmış bir ölçüt bulunmamasına rağmen Dünya Bankası verilerine göre, son beş yıllık ortalamalara bakıldığında Türkiye'nin ithalat üzerinden ölçülen rezerv yeterliliği Türkiye ile benzer olarak tanımlanabilecek gelişmekte olan Avrupa ülkelerine yakın seyretmektedir.

Ekonomik kırılganlıklar değerlendirilirken dikkate alınması gereken bir diğer unsur da ekonomik aktörlerin borçluluk düzeyidir. Türkiye, hem toplam ekonomi hem de her bir ekonomik aktör düzeyinde bakıldığında oldukça güçlü bir performans göstermektedir.

2018 yılı sonu itibarıyla, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin ortalama toplam borcunun GSYH'ye oranı %212,6 olarak gerçekleşirken, bu oran Türkiye'de %156,8'dir.

Benzer şekilde Türk kamu kesiminin borçlarının GSYH'ye oranı %33,6 düzeyinde seyrederken gelişmekte olan piyasalar ortalaması %49,7'dir.

Türk hane halklarının borç yükü GSYH'nin % 14,7'siyken gelişmekte olan piyasalar ortalaması %37,6'dır.

Finansal sektörümüzün borç yükü GSYH'nin %33'ü seviyesindedir. Buna mukabil yükselen piyasa ortalaması %33,6 olarak gerçekleşmiştir.

Reel sektörümüzün toplam borcu GSYH'mizin %75,5'i iken gelişmekte olan piyasalar ortalaması %91,7 düzeyindedir.

Tüm bu verilerin yanında:

*Kamu bankalarının yeniden sermayelendirilmesinin tamamlanması,

*Ödemeler dengesinde ithalat düşüşü ve ihracatta yaşanan artış ile sağlanan düzelmenin reel olarak döviz ihtiyacını ortadan kaldırmasi,

*İVME paketi ile birlikte ihracata yönelik firmalarımızın finansmana erişiminin kolaylaştırılması ve diğer reform ajandasının kararlılıkla uygulanması,

*Enflasyonda sağlanan düşüş trendi,

*Artan turizm gelirleri,

*Adalet Bakanlığımızın Yargı Reformu Strateji Belgesi ve bunun gibi pek çok olumlu gelişmenin de göz ardı edildiğini üzülerek görmekteyiz.

Normal koşullarda açıklamaya gerek bile duymadığımız "kurumların bağımsızlığı" ve "serbest piyasa" konusu da Kredi Derecelendirme Kuruluşu tarafından haksız bir şekilde ele alınmıştır.

Merkez Bankası bağımsızlığına ve Merkez Bankamızın izlediği politikalara ilişkin olarak, Türkiye sabit kur rejiminin ve bağımsız olmayan para politikasının olumsuz sonuçlarını 2001 krizi ile çok ağır bir şekilde deneyimlemiştir.

Türkiye'nin 2003 yılından beri uyguladığı ekonomik politikalardaki temel unsur, her koşulda serbest piyasa ekonomisinin gerekleri ile uyumlu hareket etmek olmuştur.

Bugün de dalgalı döviz kuru, sermaye akımlarının serbestliği ve girişimciliğin teşvik edilmesi ekonomi politikalarımızın merkezinde yer aldığı gibi bunun aksi Türkiye Cumhuriyeti için ne bugün ne de yarın asla söz konusu olmayacaktır.