Milyonlarca memur ve memur emeklisinin 2026-2027 yıllarındaki mali ve sosyal haklarını belirleyecek olan 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri başlarken, masanın en önemli gündem maddelerinden birini kamudaki ücret adaletsizliği oluşturuyor. Özellikle en düşük memur maaşının, kamu işçilerinin aldığı aylık gelirin gerisinde kalması, çalışma barışını ve motivasyonu tehdit eden ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor.
Maaş Makası Neden ve Nasıl Açıldı?
Son yıllarda yapılan toplu iş sözleşmeleriyle kamu işçileri, maaşlarına ek olarak önemli kazanımlar elde etti. Yılda dört ikramiye, yol, yemek, giyim yardımı, gece ve vardiya zammı gibi yan ödemelerle birlikte bir kamu işçisinin eline geçen aylık toplam gelir, aralarında öğretmen, hemşire, tekniker ve veri hazırlama memuru gibi unvanların da bulunduğu çok sayıda memurun maaşını geride bıraktı.
Buna karşın memurların maaş zam sistemi, genellikle enflasyon farkı ve belirli bir oransal artışla sınırlı kalıyor. Kamu işçisine sağlanan birçok sosyal ve mali hakkın memurlar için geçerli olmaması, aradaki gelir farkının giderek açılmasına yol açıyor. Bu durum, Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve kamuda adalet beklentisiyle çelişiyor.
Masadaki Kritik Talep: "Ücret Dengesi Sağlansın"
Kamu hizmeti, işçisiyle memuruyla bir bütündür ve her çalışanın emeği değerlidir. Ancak benzer sorumlulukları taşıyan ve aynı çatı altında devlete hizmet eden iki farklı statüdeki çalışana farklı yaşam standartları sunulması, kamu vicdanında rahatsızlık yaratmaktadır. Ağır iş yükü altında ezilen milyonlarca memur, geçim sıkıntısıyla boğuşurken, kamudaki bu ücret dengesizliğinin giderilmesini bekliyor.
Yetkili sendikalar ve kamuoyu, toplu sözleşme masasında sadece zam oranlarının değil, aynı zamanda bu adaletsizliğin de çözüme kavuşturulmasını talep ediyor. Görüşmelerde, “en düşük memur maaşı, yan ödemeler dahil kamu işçisinin eline geçen gelirden az olamaz” ilkesinin bir an önce kabul edilerek sözleşme metnine eklenmesi, kamuda çalışma barışının yeniden tesisi için hayati önem taşıyor.
Bu adım, yalnızca ekonomik bir düzenleme değil, aynı zamanda devletin kendi çalışanlarına duyduğu saygının, adaletin ve liyakate verdiği önemin de bir göstergesi olacaktır.