Prof. Dr. İlber Ortaylı, yeni eğitim öğretim yılının başlangıcında Türkiye'nin kanayan yarası olan eğitim sistemini mercek altına aldı. Tanzimat döneminden bu yana eğitimin devletin merkezi bir meselesi haline geldiğini belirten Ortaylı, günümüzde yaşanan sorunların tarihi kökenlerine dikkat çekti.
Ortaylı'ya göre Türkiye'nin son 40 yılı, istikrarsız eğitim politikalarıyla geçti ve sık sık değişen bakanlar, kalıcı bir çözüm üretilmesini engelledi. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tutarlı ve başarılı eğitim modelinin zamanla kaybedildiğini vurgulayan tarihçi, "Bu başarının bir başarısızlık kısmını Büyük Atatürk döneminin hemen sonrasına koymalıyız. Eğitimin en fedakâr neferleri ve yöneticileri 1940'ların başından itibaren ümitsizliğe düşmeye başladı" ifadelerini kullandı.
Köy Enstitüleri ve Ezberletilen Yanlışlar
Ortaylı, kamuoyunda yaygın bir kanı olan Köy Enstitülerinin kapatılmasının sorumluluğunun sadece Demokrat Parti'ye yüklenmesinin tarihi bir ezber olduğunu belirtti. Bu sürecin 1946 sonrası CHP hükümeti döneminde başladığını ve DP'nin bu politikayı devam ettirdiğini ifade ederek, sistemin çok daha erken bozulmaya başladığının altını çizdi.
Liyakatsizlik ve Özel Okul Furyası
Eğitimdeki ciddiyet kaybının temel nedenlerinden birinin liyakatsizlik olduğunu belirten Ortaylı, "Merkezden partizanlık, nepotizm, kulüpçülük veya tarikatçılık rol oynamaya başlarsa okullar bozulmaktadır" dedi. Özel okul furyasının ise Milli Eğitim Bakanlığı'nı tembelliğe alıştırdığını ve devletin eğitimdeki temel sorumluluklarını özel sektöre devrettiği eleştirisinde bulundu. İlkokullardaki okuma yazma öğretim metotlarının bile tartışılmadığını, musiki ve spor gibi derslerin ise tamamen geri plana atıldığını söyledi.
Köy Okulları, Ağır Çantalar ve Kayıt Parası
Bir önceki bakan döneminde köy okullarının yeniden açılmasını isabetli bir karar olarak niteleyen Ortaylı, bu karardan geri dönülmesini eleştirdi. "Köyler arasında servisle eğitim verilemez. Üç çocuk bile olsa, köy öğretmeni o köye lazımdır" diyerek köy okullarının önemine dikkat çekti. Ayrıca, öğrencilerin iskelet sistemini bozan ağır okul çantaları sorununa da değinen Ortaylı, "Yardımcı kitap taşıtmakla eğitim yürümez. Okulda kitapları saklayacak dolap kurmuyorsan, ne diye ansiklopedi taşıttırıyorsun?" diye sordu. Devlet okullarının velilerden yasal olmayan şekilde ödeme talep etmesinin de önüne geçilmesi gerektiğini, aksi takdirde okul idarelerinin ve aile birliklerinin mafyatik yapıların eline düşebileceği uyarısında bulundu.
Çözüm İnsan Gücünde Saklı
Tüm bu sorunların çözümsüz olmadığını vurgulayan İlber Ortaylı, çıkış yolunun insan kaynağında olduğunu belirtti. "İyi niyetli, dikkatli ve meslektaşlarına saygılı yöneticilerle; dikkatli bir öğretmen ve idareci takımı, milli eğitimi çok kısa sürede kuruyan değil, gürleyen bir kaynak hâline getirebilir" diyerek umudunu dile getirdi.
Toroslar'dan Doğa ve Şehirleşme Eleştirisi
Yazısında Mersin'in Gülnar ilçesindeki gözlemlerine de yer veren Ortaylı, bölgenin doğal ve kültürel zenginliğine hayran kaldığını ancak plansız yapılaşmanın bu güzellikleri tehdit ettiğini ifade etti. Özellikle Alanya çevresindeki aşırı betonlaşmayı sert bir dille eleştiren Ortaylı, "Satın alan var diye bir ülkenin tabiatıyla bu derecede oynanmaz. İnşaat sektörü bir memleketi bu hâle getirmek hakkına sahip olmamalı" diyerek doğayı korumanın öncelikli olması gerektiğini vurguladı.