Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) zorunlu eğitim sisteminde planladığı köklü değişiklikler, eğitim camiasında büyük bir belirsizlik yarattı. Gündemdeki yeni modeller, ortaöğretimde görev yapan yüz binlerce öğretmenin "norm kadro fazlası" olma ve zorunlu tayine uğrama riskini beraberinde getiriyor.
Bir öğretmenin "norm fazlası" olması, görev yaptığı okulda yeterli ders saati kalmadığı için kadrosunun başka bir eğitim kurumuna kaydırılması anlamına geliyor. Bu durum, öğretmenlerin sadece mesleki kariyerlerini değil, aynı zamanda aile düzenlerini ve gelecek planlarını da doğrudan etkiliyor.
MEB'in güncel verilerine göre ortaöğretim kadrolarında 400 bine yakın öğretmen görev yapıyor. Zorunlu eğitimin kısaltılmasına yönelik modellerin hayata geçirilmesi halinde, bu öğretmenlerin tamamının norm fazlası olma potansiyeli taşıdığı ifade ediliyor. Bu durum, on binlerce öğretmenin istemedikleri okullara atanmasıyla sonuçlanabilir.
Bakanlık tarafından değerlendirilen yeni eğitim modelleri arasında iki formül öne çıkıyor. Bunlardan ilki olan "2+2 modeli", zorunlu eğitimi 10 yıla indirerek lisenin son iki yılını isteğe bağlı kılıyor. Diğer "3+1 modeli" ise zorunlu eğitimi 9 yılla sınırlandırıp, sadece üniversiteye hazırlanan öğrencilerin 12. sınıfa devam etmesini öngörüyor.
Türkiye, benzer bir süreci 2012 yılında hayata geçirilen 4+4+4 sistemiyle deneyimlemişti. O dönemde ilkokul süresinin beş yıldan dört yıla inmesi, sınıf öğretmenlerinin yaklaşık %20'sinin norm fazlası olmasına yol açmıştı. Yeni düzenlemenin ise lise branş öğretmenlerini doğrudan etkilemesi bekleniyor.
Planlanan değişikliklerle birlikte özellikle Biyoloji, Coğrafya, Felsefe, Fizik, Kimya, Lise Matematik, Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı gibi temel derslerin yanı sıra Meslek Dersleri branşlarındaki öğretmenlerin de ders saatlerinin azalacağı ve norm fazlası tehlikesiyle ilk sırada yüzleşeceği tahmin ediliyor.