Türkiye'nin Sığınak Gerçeği: Büyük Bir Endişe Kaynağı!
İsrail ile İran arasındaki gerilim, Türkiye'de milyonlarca insanın aklındaki önemli bir soruyu yeniden gündeme getirdi: Türkiye'deki sığınaklar ne durumda? Gazze'deki işgal saldırılarının tüm Orta Doğu'ya yayılma endişesiyle birlikte, bu soru her zamankinden daha kritik bir hal aldı. İsrail'deki sığınak kültürü ve İran'da yaşanan panik, vatandaşlarımızı ülkemizdeki duruma dair derin bir meraka sevk etti.
Türkiye'de Kamu Sığınağı Yok Denecek Kadar Az
Üzülerek belirtmeliyiz ki, yapılan detaylı araştırmalar ve uzman görüşleri, Türkiye'de halka açık, modern ve işlevsel bir sığınak ağının bulunmadığını ortaya koyuyor. Özellikle şiddetli savaşlara tanıklık etmiş bir coğrafyada sığınak kültürünün bu denli zayıf olması şaşkınlıkla karşılanıyor. onedio.com'daki bilgilere göre, kamuoyunda bu konuda ciddi bir bilgi eksikliği mevcut.
Yasal Düzenlemeler Kağıt Üzerinde Kalıyor
Aslında 3194 Sayılı İmar Kanunu ve buna bağlı Sığınak Yönetmeliği, belirli özelliklere sahip yapılarda sığınak inşa edilmesini zorunlu kılıyor. Özellikle 1500 metrekareden büyük ve 12'den fazla bağımsız bölüme sahip binalarda, afet ve savaş durumlarında kullanılabilecek nitelikte sığınakların bulunması gerekiyor.
Ancak ne yazık ki, denetim eksikliği, yaptırım uygulanmaması ve ekonomik kaygılar sebebiyle bu zorunluluk çoğu projede sadece kağıt üzerinde kalıyor. Birçok apartman bodrumu, yasal olarak "sığınak" olarak projelendirilse de, gerçekte depo, kömürlük ya da otopark olarak kullanılıyor. Bu durum, mevzuata uyulmamasına rağmen birçok yapının ruhsat alabildiğini gösteriyor.
"Tek Sığınak" Sadece Bir Örnek
Türkiye'de kamuya açık, aktif durumda olan sığınak sayısı yok denecek kadar az. Bazı tarihi yapılar ve devlet kurumlarına ait binalarda özel sığınaklar bulunsa da, bunlar halka açık değil. Örneğin, Ankara Kalesi'nin altında bulunan II. Dünya Savaşı döneminden kalma geniş kapasiteli bir sığınak, sadece örnek teşkil etmesi açısından gösterilebilir. Ancak bu, bugünün ihtiyaçlarına yanıt verecek, kent geneline yayılmış bir sığınak ağının olduğu anlamına gelmiyor.
Toplanma Alanları Sığınak Değildir!
AFAD tarafından her şehirde belirlenen toplanma alanları, afet sonrası buluşma ve organizasyon için planlanmıştır. Ancak bu alanlar fiziksel koruma sağlamaz. Yani savaş ya da hava saldırısı gibi durumlarda bu toplanma noktaları sığınak görevi görmez. Halk arasında toplanma alanlarının sığınakla karıştırılması sıkça karşılaşılan büyük bir yanılgıdır.
Sığınak Yönetmeliği Ne Diyor?
1987 yılında yürürlüğe giren ve halen geçerli olan Sığınak Yönetmeliği, yeni yapılan binalarda belirli büyüklükten itibaren sığınak yapma zorunluluğu getiriyor. Temel kurallar şunları içeriyor:
- Konutlar, işyerleri, okullar, kamu binaları gibi 1000 m² üzerindeki yapılarda sığınak yapılması zorunlu.
- Sığınaklar genellikle bodrum katlarda ve en az 1 saat yangına dayanıklı olacak şekilde inşa edilmeli.
- Her kişiye minimum 0.75 m² alan düşmeli.
- Havalandırma sistemi, su deposu, tuvalet gibi temel gereksinimlerin sağlanması gerekir.
Ancak görünen o ki, birçok bina bu alanları ya depo olarak kullanıyor ya da hiç yapmıyor.
Türkiye'de modern, etkili, halkın bildiği ve kullanabileceği kamusal sığınak ağının olmaması, olası kriz anlarında büyük bir güvenlik açığı oluşturuyor. Bu durum, yetkililerin acilen ele alması gereken önemli bir konu olarak karşımızda duruyor.