Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli'den YKS Çıkışı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den Üniversite sınavlarıyla ilgili flaş açıklama...

Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli'den YKS Çıkışı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Lideri Devlet Bahçeli’den Üniversite Sınavlarıyla İlgili Flaş Açıklama! Tamamiyle Kaldırılmalı

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında hafta sonu uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı ve muhalefetin Katar’lı öğrencilere sınavsız tıp eğitimiyle ilgili ortaya attığı iddialara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Liderinin YKS ve muhalefete yönelik açıklamaları şu şekilde:

Geride bıraktığımız hafta sonu sayıları 2,5 milyona ulaşan kardeşimizin gelecekleri için ter döktüğü Yükseköğretim Kurumları Sınavı üç etap halinde gerçekleştirilmiştir.

Dileğim her gencimizin hedeflediği üniversiteye girmesi, hayallerinin gerçek olmasıdır.

Üniversiteyi kazanmak elbette yeni bir başlangıç, hayatın kalan yıllarını sevk edip şekillendirecek mühim bir kavşak noktasıdır.

Fakat Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndan arzulanan sonucu alamamak da dünyanın sonu değildir.

Türk gençliğindeki cevherin, süresi sınırlı bir ölçme sınavıyla ortaya çıkacağını zannetmek elbette makul ve mantıklı bir durum sayılamayacaktır.

Yalnızca üniversite sınavıyla hayatın asıl ve zorlu taraflarını anlamak ve kavramak, hatta üstesinden gelineceği zehabına kapılmak hiç kuşku yok ki hem yanlış hem de yanılgıdır.

Evlatlarımızın hayatını iki günlük bir sınava mahkûm etmenin de adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur.

Gençlerimizi ve ailelerini endişe ve strese sokan yürürlükteki sınav sistemi yeni baştan ele alınmalı; bu kapsamda okul öncesi süreci de hesaba katan bir eğitim ve öğretim modeliyle her evladımızın ilgi alanına uygun üniversite eğitiminin sınavsız temini sağlanmalıdır.

Demem odur ki, üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır.

Türkiye’de devlet ve vakıf üniversitelerinin toplam sayısı 207’dir.

Açık öğretim de dahil olmak üzere toplam üniversitelerin kontenjan sayısı 1 milyonu aşmaktadır.

Hatta pek çok üniversitenin kontenjanı dolmamaktadır.

Türkiye sınavsız üniversiteye geçişi başarabilecek üniversite zenginliğine ve yeterliliğine sahiptir.

Şüphesiz çoktan seçmeli test sorularıyla Türk gençliğinin karakter ve kabiliyetini değerlendiremeyiz, onları bir nevi yarış atı gibi göremeyiz.

Nitekim bizim görüş ve önerilerimiz ana hatlarıyla şunlardır:

İlköğretim ve ortaöğretimde etkili bir yönlendirmeye bağlı olarak, uygulanacak müfredat ile ortaöğretim başarısını ve ortaöğretim sonunda yapılacak olgunlaşma sınavını esas alan, fırsat eşitliği ve adaleti gözeten üniversiteye geçiş sistemi uygulanmalıdır.

Bununla birlikte üniversitelerin, ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, kaynak ve kadrosuyla bilim ve teknoloji üreten, araştırmaları teşvik eden, toplumsal gelişmelere öncülük yapan, bilimsel yöntemlerle her meseleye çözüm arayan, bu yönüyle de Türkiye’nin gelecek ümidi olan eğitim-öğretim kurumları haline dönüşmesi amaç olmalıdır.

Gençlerimizi sınavdan sınava sokarak geleceğin kilitlerini açamayız.

Mesela Erzurum Pasinler’deki bir evladımızla İstanbul’da kurulu bulunan özel bir kolejden mezun olmuş bir evladımızın şartları aynı olmadıktan sonra üniversite kapılarında umutları kaybolmuş nice gencimizin birikeceğini görmek zorundayız.

Artık üniversite sınavlarına neşter vurmanın zamanı gelmiştir.

Her önüne gelen Z kuşağından bahsediyor, ancak Türk gençliğinin içine düştüğü sınav kuyusundan nasıl çıkacağını nedense hiç kimse konuşmuyor, bunu da mesele etmiyor.

Buna karşılık Milliyetçi Hareket Partisi dert etmiş, Türk gençliğinin sınav maratonlarında eriyip gitmesine gönlü ve vicdanı razı olmamıştır.

Kaldı ki bu düşüncemiz yeni değildir.

Gençlerimize başarı dileyelim, Allah’tan zihin açıklığı vermesini niyaz edelim, ama dönüp bizlere düşen sorumluluğun da farkına ve bilincine varalım.

İstemek kolaydır, peki bizler ne yapıyoruz? Hangi yaraya merhem olabiliyoruz?

Göz nurumuz, istikbalimizin güvenceleri sevgili gençleri kuru kuruya değil, onların gerçek ihtiyaç ve taleplerini bihakkın karşılayarak tutarlılığımızı ve onlara yönelik vefamızı gösterebiliriz.

Bu düşünceden hareketle siyasi muhataplarımıza çağrımdır, gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım.

Gençlerimizi daha fazla yormayalım, bunaltmayalım, onların sosyal, ekonomik ve psikolojik sorun yaşamalarına müsaade etmeyelim.

Biz, gençliğe yapılacak yatırımı, Türkiye’nin geleceği için en önemli yatırım olarak görüyoruz.

Gençlerimizin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik ve serbest zamanlarının değerlendirilmesiyle ilgili sorunlarının çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.

İlköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki yönlendirme çerçevesinde ve yetenekleri ölçüsünde istedikleri bölümlerde yükseköğretime kavuşmalarını,

 

 

Üniversite öğrencilerinin ise kendileri ile ilgili kararlara katılmalarını sağlayacak platformlar oluşturulmasını, okul yönetimi, öğretim elemanı ve öğrenci arasındaki diyaloğu sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesini hedefliyoruz.

Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevî ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni gelişmelere açık, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi Türkiye’nin büyüme, kalkınma ve yükselme gayesini kamçılayacaktır.

İnancımız, irademiz ve eğitim politikalarımızın temel ilkeleri bunlardan ibarettir.

Eğitim ve öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlanarak bütün evlatlarımız ilgi, eğilim ve yetenekleri doğrultusunda hayata hazırlanmalıdır.

Biz gençlerimizin çakmak çakmak parlayan gözlerine baktığımızda Z kuşağı değil, onur görüyoruz, fedakârlık görüyoruz, ahlak görüyoruz, çalışkanlık görüyoruz, vatanseverlik görüyoruz, zekâ görüyoruz, akıl görüyoruz, bir Türk dünyaya bedel sözünün azmini görüyoruz.

Türk gençliğini istismar hesaplarına alet etmeyi planlayanların oyunlarını bozmak için tetikte bekliyoruz.

Biz onların geleceğini inşa ve ihya etmek için üzerimize düşen görevleri müsterih bir vicdanla yerine getirmenin çabasındayız.

Belki anneleri babaları kadar olamasa da, Türk gençliğini çok seviyoruz, hangi fikir ve düşünceyi savunurlarsa savunsunlar alayını bağrımıza basıyoruz.

Maalesef gençlerimizin hassasiyetleriyle oynayan, onları yalanlarına malzeme yapan sorumsuz ve vicdansız siyasetçileri gördükçe de kahroluyoruz.

Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı’nın bir gün öncesinde, kurgulanan algı operasyonuyla yalan bir haber servis edilmişti.

İddia şuydu: Katarlı gençler Türkiye’de sınavsız tıp okuyabilecekti.

Niyeti kötü bazı gazeteler ve sosyal medya hesapları mal bulmuş mağribi gibi hemen bu yalanı körüklediler.

Bu çapıtmanın iç yüzünü araştırmaya, doğruluğunu/yanlışlığını analiz etmeye gerek duymadan aceleyle devreye giren CHP Genel Başkanı, 25 Haziran 2021 Cuma günü Twitter mesajıyla gençlerimizi galeyana getirmek için fitne tezgahını açtı.

Vahim olan şudur ki, YKS’ya bir gün kala geçlerimizi kışkırtmaya, tahrikleri diri tutmaya, asparagas bir haberi yaymaya niyetlenen Kılıçdaroğlu yaş tahtaya basmakla kalmadı, kendini de rezil etti.

Kazın ayağı hiç de Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi değildi.

Yalan makinesi yine tekleyip su kaynattı.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması 27 Mayıs 2007 tarihinde imzalanmıştı.

Bu anlaşmanın hükümleri dikkate alınıp, askeri sağlık alanında işbirliği tesis etmeyi arzu ederek 2 Mart 2021 tarihinde Doha’da imzalanan, Türkiye ile Katar arasında ‘Askeri Sağlık Alanında Eğitim ve İşbirliği Protokolü’ kapsamında sadece askeri personelin Türkiye’de eğitim alması kararlaştırılmıştı.

Yani, Katarlı gençlerin sınavsız tıp okumaları gerçek dışı bir iddiaydı.

Böyle bir şey kimsenin aklının ucuna da gelmemişti.

Bu yalanı haberleştiren bazı haber siteleri ise hemen U dönüşü yapmışlar ve özür dilemişledir.

Ancak Kılıçdaroğlu’ndan ses seda hala ve henüz çıkmamıştır.

En küçük utanma emaresi de görülmemiştir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ahlak ve etik kaygısı taşıyorsa, dürüst ve namuslu bir siyaset yaptığına inanıyorsa Türk gençliğinden, YKS’ya giren bütün kardeşlerimizden derhal özür dilemek mecburiyetindedir.

Kılıçdaroğlu’nun foyası ortaya çıkmış, ipliği de pazara düşmüştür.

Gençlerimize ayıp etmiş, yanlış yapmış, sonuçta vebal altına girmiştir.

Türk gençliğini kandırmaya, manipüle etmeye, sahtekârlıkla akıllarını çelmeye hiç kimsenin cüreti yetmeyecektir.

Pinokyo olsa burnu büyürdü, ne yazık ki CHP’nin Genel Başkanı’dır, ama milli irade bu zihniyet faillerinin sandıkta burunlarını sürtmesini de çok iyi bilecektir.

Geçen haftaki grup konuşmasında, “Bahçeli’yi çok zaman muhatap almayı doğru bulmam” diyor.

Sayın Kılıçdaroğlu bilesin ki, senin karanlık muhataplarını ayrıntısıyla biliyorum, sana da acıyorum.

O melun muhataplarının arasına şahsımı zaman zaman almandan da hem rahatsızım hem de kaygılıyım.

İşin doğrusu bunu hak ettiğimi düşünmüyorum.

Geç bunları Sayın Kılıçdaroğlu, vazgeç bu dilden, bırak bu sahte mağrur edebiyatını.

Bize yönelik diyor ki, “Süleyman Şah Türbesi’nden kaçanları alkışladın, bayrağı indirenleri alkışladın.”

O dönem ki sözlerimi göz ardı ederek yalana yine bel bağlamış.

Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili neler neler söylediğimi sen bilsen ne yazar bilmesen ne çıkar; millet biliyor, ecdat biliyor, tarih biliyor, şerefi taç yapmış herkes, her insanımız biliyor.

Kılıçdaroğlu’na açık bir teklif sunuyorum:

Kendisini her kim tutsak almışsa, kimler zincire vurmuşsa, korkmasın bize itiraf etsin, bunu yapamıyorsa telgraf çeksin, ya da bir ulak göndersin, yardımsa yardım edelim, imdat diyorsa elinden tutalım, yeter ki maruz kaldığı girdaptan çıkabilsin.

Çok samimi ifade ediyorum, diyet borcu varsa ödeyelim, fidye istiyorlarsa karşılayalım, boyunduruktan kurtaralım.

Yazık oluyor kendisine, heba olup gidiyor, göz göre göre kürek mahkûmuna dönüşüyor.

Atarı gideri bırak Sayın Kılıçdaroğlu, boş boş konuşmaktan da vazgeç, mertçe bize derdini söyle, söyle ki, şifa olalım, söyle ki sana kol kanat gerelim, ihanet tünelinden çekip alalım.

Kirişi kırıp ille de sığınacak bir liman arıyorsan altı delik takanla Cumhur İttifakı’nın sahillerine yanaşabilirsin, siyasi itirafçı olabilirsin, pişmanlık kanunundan da elbette istifade edebilirsin.