MAĞ "DUR" İYETİN SESİ : " BİR İNSAN ; BİR HİKAYE "
Kendimi bildim bileli, bütün hayatım bir mücade ve varlık çabası içerisinde geçti... İlkokulda; açlıkla tanıştım ben, ortaokulda; yokluk, lisede; uzaktan bakarak umud edip yetinmeyi, güç bela binbir emek ve çabayla çalışarak, kazandığım üniversitede ise; mahrumiyet kavramının gerçek manasını...
Benim yokuşum her daim dikti, bilmedim düz yolda nasıl yürünür, tabelası nedir, nereye ve kime çıkar hiç bilemedim.. Ama yinede hiç yılmadan ve yıkılmadan devam ettim yokuş yukarı çıkmaya... Bir gün güneş benim için de doğacaktı; buna gerçekten tüm kalbimle inanıyordum. Derken bir baktım ki; yaşım olmuş 34...! Aman Allah'ım ..! Hangi ara geçti bu kadar yıl ? Hemen yeniden yıllar önce küstürüldüğüm, Kamu Personel Seçme Sınavına ve aynı zamanda idealim olan Kaymakamlık sınavına hazırlanmaya karar verdim.. Çok zor bir karardı aldığım aslında biliyordum, çünkü aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğum bir ailem vardı, İki tane çocuk ve geçindirmek zorunda olduğum bir yuvam...Eşim aylardır işsiz hangi kapıya gitse sonuç yok , akşam yine eli boş olarak evin yolunu tutuyor garip ne yapsın..? Bense, güç bela bitirebildiğim üniversite alanıma dair bırakın iş bulmayı artık o yöndeki umudumu tamamen yitirmiş bir vaziyetteyim.. Özel sektörde 10 - 12 saat çalıştıktan sonra oturup, tükenmiş enerjiyle ders çalışmaya çalışıyordum. Bütün bunlara rağmen yılmadan mücadele etmeye karar verdim. Gücümün yettiğince yeterli olmaya çalıştım, fakat sınavlardan sonra anladım ki, maalesef yeterli gelmemiş çabam e tabi nasıl yeterli olsun ki ? Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışmışım... İçimdeki çığlığı başka türlü susturamıyordum, bir türlü kabullenemiyor, eğitimini layıkıyla aldığım alan üzerine çalışmak istiyordum. Özel sektörde hangi kapıyı aşındırsam önüme yaş engeli çıkıyor, kamuda ise hem yaş hem de zaten çok az olan kadro engeli, kendimi artık bu ülkenin bir vatandaşı değil de, sanki çok başka bir gezegenden gelmiş gibi hissediyor, karanlık girdaplara doğru savrulduğumu, yarınıma dair hiç bir umudumun kalmadığını, tamamen tükenmişlik sendromunun vücud bulmuş halini an be an yaşıyor gibiyim...
İnancım gereği asla isyan etmiyor ve Rabbimin sonsuz olan hazinelerinin, dilediği sürece kapılarının ardına kadar açılacağından zerre kadar şüphem yok elhamdülillah... Bu gün yaşadığım bu handikapların, elbet bir gün masum olan evlatlarımın yüzü suyu hürmetine, son bulacağını da biliyorum. İmtihan dünyasında olduğumun ve benim için biçilen bu rolün, dışına çıkmak da istemiyorum. Çocukluğumdan beri anne ve babamdan; dürüst olmayı, yalan konuşmamayı, vatana ve bayrağa ihanet etmemeyi, harama göz dikmemeyi öğrendim.. Doğru bildiğim yolda, vicdan muhasebesi yaparak yılmadan yürümeyi öğrendim..Biz toplum olarak, çok güçlü temelleri ve sarsılmaz iradeleri olan müstesna bireylerin oluşturduğu, muazzam bir ülkenin efratlarıyız. Yoktan var eden bilinç, bugünde aynı değişmeyen iradenin ve muvaffakiyet ağacının köklerinden gelen mukaddesatın yegane ürünleriyiz.. Yeter ki; bir birimizin önüne aşılamaz ve amansız barikat ve setler koymayalım. Benim mukaddes ülkeme ihtiyacım var ve biliyorum ki; onun da bana var.. Kalksın artık aramızdan sayılar, rakamlar ve çeşitli prosedürler... Gelişmekte olan ülkemi geliştirmek ve aldığım eğitimin hakkını vererek, öncelikle kendime daha sonra da sorumluluğunu taşıdığım tüm değerlerime borcumu ödemek istiyorum..Vesile olup da bu hasleti, muvaffakiyete erdirmeniz dileğimle...!
Daha söylemedim ben son türkümü,
Bahar dallarımda asılı kaldı,
Boşver, dinleme sen, benim öykümü,
İçli bir şarkının, fasılı kaldı...
Sıla bir düş oldu artık, yar bana,
Bir dağ gibi çöktü bak, efkar bana,
Bak sen işe, dostum küsülü kaldı...
Bunca yükü taşıyamaz yüreğim,
Kırıldı belinden orta direğim,
Bir yer göster, mezar olsun gireyim,
Edep, erkan gitti, usulü kaldı...
Çevirsemde yolllar dönmez geriye,
Saatim kurulmuş hep ileriye,
Döndüm suç işlemiş yeniçeriye,
Seçemedim yollar pusulu kaldı...
Bir kez asıl da gör, hüznün saçından,
Müebbet yer gönül, vefa suçundan,
Cambaz olsan çıkamazsın içinden,
Müebbetler öldü, hasılı kaldı...
Çıkar gelir, çağırsaydım ölümü,
Tomurcukta kopardılar gülümü,
Gözlerime astım hüznün tülünü,
Dalım bıçak yedi, kesili kaldı...
ŞİİR : " Hayrettin Yazıcı; " Son Türkü " "
deneme bonusu veren siteler - canlı bahis siteleri - kaçak bahis - casino siteleri - kaçak iddaa -