İYİ Partili Aytun Çıray :Suriye Meselesinde de Uyarmıştım! Şehit Kanında Boğulmayın

İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, TBMM'de görüşmeleri süren Libya Tezkeresi'nde partisi adına söz aldı. Suriye meselesini hatırlatan İYİ Parti'li Çıray, hükümetin aynı hataya düşmemesi çağrısında bulundu. Çıray, "Suriye işine bulaşırken size ne demiştim? Milli meselemiz olmayan bir konuda vereceğimiz her şehit cinayete kurban gidecektir, demiştim. Çok Müslüman kanı akacak çok, demiştim. Şimdi o sözlerimin bir adım ilerisine geçiyorum: Gelin bilip bilmediğimiz yanlış pazarlıklar u

İYİ Partili Aytun Çıray :Suriye Meselesinde de Uyarmıştım! Şehit Kanında Boğulmayın

İYİ PARTİLİ ÇIRAY'IN KONUŞMASINDAN SATIR BAŞLARI:

Değerli Arkadaşlar,
Bir de tezkerenizin haklılığına delil olarak öne sürdüğünüz Mavi Vatan konusuna açıklık getirmek zorundayım.
Türkiye, 27 Kasım 2019 tarihinde Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümetiyle iki mutabakat imzaladı.
İlk mutabakat Türkiye ve Libya arasındaki deniz yetki alanlarına ilişkindi.
Amaç, Doğu Akdeniz’deki haklarımızın korunması ve uluslararası hukuk nezdinde kayda geçirilmesiydi.
MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) ayrı bir konudur, karıştırılmamalıdır.
Halbuki Türkiye Mavi Vatan’ın önemini ta 1973’de, Kıta Sahanlığı krizinde keşfetmişti. 
Ancak deniz yetki alanlarımız için “Mavi Vatan” deyimini 2006 yılında resmi makamlar nezdinde ilk kullanan kişi değerli Amiral Cem Gürdeniz’di.
İşte Sayın Gürdeniz ve 400 deniz subayının FETÖCÜ savcılara desteklerinizle Ergenekon kumpası ile hapse atılmalarının sebebi bu Mavi Vatan’a sahip çıkmalarıydı.
Onun için sakın bize Mavi Vatan dersi vermeye kalkmayın…
Siz o dersten çaktınız, Türkiye’ye 13 yıl kaybettirdiniz.
Ancak biz İYİ Parti olarak…
Başta genel başkanımız Meral Akşener olmak üzere…
Türk Milleti’nin ve devletinin çıkarları adına Mavi Vatan’ı gerektiği gibi oylarımızla destekledik.
Savunmaya da devam edeceğiz.
Bu arada istismar edilmemesi için belirtmeliyim ki…
(Fayez El Saraj) Ulusal Mutabakat Hükümeti yıkılırsa Mavi Vatan elden gider tezi doğru değildir…
Çünkü bu mutabakatla Libya da deniz yetki alanını genişletti.
Bunu hiçbir Libya hükümeti bırakamaz.

Buna karşılık imzalanan İkinci Mutabakat’ı desteklemedik.
Ve haklı çıktık.
İkinci mutabakat muhtırası hem milli güvenliğimizle ilişkili değildi.. 
Hem de İYİ Parti sözcülerinin öngördükleri gibi Hafter güçlerini tahrik etti..
Ve bugünkü tezkerenin hızlandırılarak gelmesinin nedeni bu ikinci muhtıradır.
Yani yanlışlarınız diğerini tetiklemektedir.
Üstelik iki hafta önce… 
15 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan (30979 Sayılı) Cumhurbaşkanı kararı.. 
Türk Milleti için maddi ve manevi bakımdan endişe vericidir. 
Söz konusu Cumhurbaşkanlığı kararına göre.. 
“16 yaşından küçük 55 yaşından büyük Libya vatandaşlarına’ her 180 gün içinde azami 90 gün ikamet süreli turistik amaçlı seyahatlerinde vize muafiyeti” tanındı. 
Şimdi biz buradan ne anlamalıyız?
Bu, bozulan sosyal iç bütünlüğün ve uyumun felâkete dönüşmesi demektir. 
Türkiye yeniden iç barışını ciddi bir şekilde bozacak…
legal görünümlü, muazzam maliyetli…  
basiretsiz göç teşvikinin hedefi yapılamaz. 
Sayın Cumhurbaşkanı bu kararıyla..                 
İzin tezkeresindeki sözde milli gerekçelerini iyiden iyiye şaibeli hale getirmiştir. 

Sayın Milletvekilleri, 
Ancak Libya’ya güç gönderilmesine izin hakkındaki tezkereye karşı çıkmamızın vicdanımız açısından çok güçlü bir nedeni daha var.
Türk Silahlı Kuvvetleri.. 
Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin daveti vesile edilerek bölgeye gönderildiğinde… 
Türkiye’nin, bütün Libyalılar gözünde iç savaşın etkin bir tarafı olacak olmasıdır.
 Bu ayrıca ülkemizi ve milletimizi.. 
Arap coğrafyasında bir nefret objesi haline getirecektir. 
Değerli Milletvekilleri,
İzin tezkeresine Yüce Meclisimiz bir başka açıdan daha geçit vermemelidir. 
Bu da Suriye’de rejim güçlerinin Rusların da desteğiyle İdlib’de hakimiyet tesis etmek üzere olmasıdır. 
Bunun en vahim sonuçlarından biri..
Rusya ile karşı karşıya gelmemizdir. 
Nitekim Sn Cumhurbaşkanı’nın Libya’ya asker göndereceğimize dair beyanlarından hemen sonra İdlib’in kapakları kısmen açılmıştır. 
Aynı durum, belki de Libya’da da karşımıza çıkabilecektir. 
Ülkenin yüzde yetmişine yakın bölümüne hakim olan General Hafter güçlerinin destekçilerinden birinin Rusya olması.. 
Bu çok tatsız ihtimali de güçlendirmektedir. 
Kaldı ki, Libya’da çatışan tarafların paralı askerlerinin vahşi karakterleri ve acımasızlıkları… 
Mehmetçiğimizi Vietnamvari çatışmaların içinde bırakabilir. 
Diğer yandan…
Trablus Hükümeti’nin Arap Baharı’nın son kalıntısı olması da…
Zaten mezhepçi dış politikaları nedeniyle zarar gören Türkiye’yi..
Hak etmediğimiz halde selefi cihatçı terör gruplarının destekleyicisi olarak sunanların ekmeğine yağ sürecektir.
Yani…
Mehmetçiğimizi, milli güvenliğimizle hiçbir şekilde ilgili olmayan bir iç savaşın belirsiz ateş hattında bırakmamalıyız.
 
Şehitlik mertebesi şüphesiz yücedir. 
Aynı zamanda geride kalanların da umut ve tesellisidir. 
Ancak bu kutsal umut ve teselliyi ne millet, ne Allah nezdinde kimsenin istismar  etme hakkı yoktur. 
Tekrar ediyorum…
Türk Milleti kahraman askerlerinin canını sokakta bulmadı. 
Onların cesaretlerinden ve savaşçılıklarından zerre kadar kuşkumuz yok. 
Ancak bu muhteşem cesaretin ve savaşçılık gerçek milli güvenlik sorunlarında gösterilmelidir. 

Değerli Milletvekilleri,
Arap Baharı denilen yarı karanlık hareketler başladığında… 
Henüz Müslüman ağırlıklı coğrafyalarda itibarlıydık.
İtibarımız temelsiz sükse iddialarından veya saray yaptırmamızdan değildi...
Türkiye Cumhuriyetinin, bir medenileşme modeli olarak sosyo-kültürel cazibesinden kaynaklanıyordu. 
Bu itibar Türkiye’ye…
Çatışan taraflar arasında arabuluculuğundan asla şüphe duyulmayacak bir tarafsızlık konumu sağlıyordu. 
Ancak ne yazık ki bu paha biçilemez yumuşak gücümüz (soft power) ve milli güvenlik garantimiz.. 
AKP’nin ideolojik takıntılı dış politikasıyla çarçur edildi.. 
Bizim şu anda kaybettiğimiz bu konuma yeniden dönmeye.. 
Dış politikamızı tamamen bu doğrultuda düzenlemeye ihtiyacımız var.
Yanlış ekonomi politikaları yetmiyormuş gibi..
Milletimizin ekmeği yanlış dış politikaların çarkları arasında da öğütülüyor.
Asıl önemlisi, ‘Türkiye Cumhuriyetini  kuran ahaliye Türk Milleti’ denir tanımındaki anlamıyla, 
Türk Milletinin temel özgürlük haklarının yeniden tesisini istiyorsanız bu tezkereye hayır demelisiniz. 
Milliyetçiliğin de vatanseverliğin de yegane anlamı budur. 


Sayın Milletvekilleri,  
Libya’da ahlaksız bir iç savaş yaşanıyor. 
Bu iç savaşın farklı taraflarını farklı dış güçler destekliyor. 
Hatta bazıları aynı anda iki tarafa da silah veriyor. 
Bir AKP sözcüsü ise Adana’dan açıklama yapıyor: “Türkiye’nin tarihe karşı sorumluluğu varmış, oraya asker göndermeliymiş”..
Arkadaşlar, Tarihin hiçbir anında Türkiye Cumhuriyeti mazlum milletlerin iç savaşlarında bir tarafın yanında olmamıştır. 
Türkiye’yi Tarih önünde “ahlaklı, erdemli ve onurlu” yapan da budur. 
Bizim kimsenin ülkesinde, toprağında ve iç işlerinde gözümüz olmadı. 
Ama şimdi Libya’da bir tarafın ve onu destekleyen güçlerin taşeronu olmaya sürükleniyoruz. 
TC CB’nı gizlice Tunus’a gidiyor ve savaş çığırtkanlığı yapıyor...
Ama Tunus beklentilerine karşılık vermiyor. 
Peki Libya’nın sınır komşusu oldukları için asıl milli güvenlik sorunları olması gerekenler Tunus ve Cezayir değil mi?
Hafter güçlerine tank ve uçak desteği veren Amerika etkisinde olan Mısır…
Onlar niçin açıktan Libya’ya asker göndermiyorlar, 
hiç düşündünüz mü?
Diğer taraftan…
Yandaş ve bordrolu yorumcular, TV’lerde Libya’da herkes para kazanacak, 
bizim de pay almamız lazım, şeklinde konuşarak akıllarınca kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. 
Bu Soros’un, “en iyi ihraç maddeniz askeriniz” sözüne haklılık kazandıracak ahlaksız bir söylemdir.
Türkiye hiçbir zaman ganimet, yağma, sömürü peşinde olmadı. 
Türk Milleti’nin asla mazlumların toprağında malında gözü, ihtirası olmadı.
Zira Milletimizin tarih şuuru, vicdanı ve ahlakı AKP hoparlörlerinin sandığından yüksek ve sağlamdır.
Tekrar ediyorum;
Eğer Devletin hala bir kurmay ve hariciye aklı kalmışsa Sayın Cumhurbaşkanı’na desinler ki…
Goeben ve Breslau macerasından sonra en büyük macera ve facia Libya’ya müdahale olacaktır.
Bu teskerenin hukuki temeli hazırlanmamıştır. 
BM güvenlik konseyi kararlarıyla oluşturulmuş meşru bir müdahale gücü yoktur. 
Ve dikkat!
Libya’da oluşabilecek en kötü senaryoya karşı bu Hükümetin hazırlığı yoktur.
Türkiye bu tür müdahalelere daima tek taraflı veya meşruiyeti şüpheli iki taraflı zeminlerde değil, 
BM Güvenlik Konseyi’nin ve NATO Konseyinin kararları zemininde TBMM iradesiyle kuvvet vermiştir. 
Sayın Cumhurbaşkanı, “biz davet edildiğimiz yere gideriz” dedi…
Bu mantıkla davete ne gerek var?
Kardeş Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’si gayrı meşru bir işgalin altında. Hadi kalkın önce gidip orayı kurtaralım. 
Neden yapmıyorsunuz? 
Kırım tek taraflı bir kararla ilhak edildi. 
Hadi kalkın Kırımı kurtaralım diyeceğiz.. 
Uygur Türkleri hakkındaki araştırma önergemizi bile kabul edemediniz.
Şimdi size Ege’de teker teker işgale uğrayan adalarımız için tezkere getirin diyeceğiz ama…
Siz Türkiye’den çok Amerika’nın, Rusya’nın milli meseleleri ile meşgulsünüz.
Dostum Trump..
Dostum Putin…
Biraz ciddi olalım…
Dostlarınız arkanızı döner dönmez Suriye PKK’sının lideri ile dostluk kurdular.
Çünkü uluslararası ilişkilerde gerçekler ve çıkarlar vardır.
Uzun erimli hesaplar vardır.
Bakın Barış Pınarı Harekâtı’nda canı gönülden tezkerenizi destekledik de ne oldu..?
Üç gün sonra bir tweet’te aslanlar gibi ilerleyen TSK’yı durdunuz.

Sayın Milletvekilleri,
Türkiye, siz yönetime gelinceye kadar siyasi meşruiyeti ve hukuku olmayan, siyasi aklı olmayan işlere hiç girmedi. 
Sizin bu tezkerenin ardından karşımıza çıkacak senaryolara karşı devlet aklına sahip hiçbir planınız olmadığını biliyoruz.
Zira bu işlerin arkasındakileri tanıyoruz, biliyoruz. 
Psikiyatri’de mehdilik iddiası diye bilinen şizofrenik bulguya bir adımı kalmış bir Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı var.
Eğer Mehmetçiğin yanında savaşa gönderilen karanlık milis kuvvetleri bunun eğitiminden geçiyorlarsa..
Yarın bizim güvenliğimiz ne olacak?

Sayın Milletvekilleri,
Ülkemize olan sevgimiz, devlet insanlığımız nedeniyle Libya konusunda burada dile getiremeyeceğimiz şeyler var.
Ancak bütün bu olan bitenin hukuki ve siyasal sorumlusu Anayasa’ya göre Sn CB’nıdır. 
O nedenle buraya gelmeli ve tezkereyi savunmalıydı.
Gelmemesi sürpriz mi?
Son bütçe görüşmelerinden sonra değil tabii…

Sayın AKP Milletvekilleri,
Evet tarih ve coğrafya bizi eteğimizden çeker. 
Ama, Türk Milleti masum insanların kanının akmasını istemez... 
Ahali mahallesinde evinde, çarşıda, kahvede artık soruyor:
Ne işimiz vardı Suriye’de? 
Şimdide Libya’da ne işimiz var, diyorlar. 
Suriye’de PKK terör örgütüne devlet kurdurma politikası sona ermemişken...
Yeni dertlere ihtiyaç var mı?  
1912’de Libya’da çatışmalar devam ederken, Balkan savaşının patladığını unuttunuz mu? 
Doğu Akdeniz’de bu kadar büyük bir gerilim varken, donanmanın gücünü neden ikiye böleceksiniz? 
Suriye işine yanlış yöntemlerle bulaştığımız için, 
Rusya’nın İdlib’ten bize yönlendirdiği içinde El Kaideci teröristlerin de olduğu milyonlar kapımızda iken,
birinci Arap iç savaşına katıldığınız yetmedi, şimdi de bizi 2000 kilometre uzakta ikinci bir Arap iç savaşına mı sürüklüyorsunuz?

Böyle zamanlar etkin, verimli, birikimli diplomatları ve subayları gerektirir. 
İdeolojik bakışınızla etkisizleştirdiğiniz bu birikimi dinleyin. 
Onlar size Libya’da kalkıştığınız işin BM ve uluslararası hukuk açısından büyük meşruiyet krizine yol açabileceğini gerekçeleriyle anlatacaklardır. 
Şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın! 
Pusuda bekleyen güçler sizin bu yanlışı yapmanızı.. 
Yani Libya’ya askeri güç göndermenizi ellerini ovuşturarak bekliyor. 
Neden şu anda yapabilecekleri ölçüde ses çıkarmıyorlar sanıyorsunuz. 

Suriye işine bulaşırken size ne demiştim?
Milli meselemiz olmayan bir konuda vereceğimiz her şehit cinayete kurban gidecektir, demiştim.
Çok Müslüman kanı akacak çok, demiştim.
Şimdi o sözlerimin bir adım ilerisine geçiyorum:
Gelin bilip bilmediğimiz yanlış pazarlıklar uğruna akacak masum şehit kanında boğulmayın. 
Yoksa Mavi Vatan mutabakatı Libya’ya asker gönderme sözü karşılığında mı imzalandı?.............
İYİ Parti olarak biz, Milli güvenliğimizin tehdit altında olmadığı bir yerde…
Mehmetçiklerimizi Rusya’dan Mısır’a, Suudilerden Emirliklere… 
ve en önemlisi bu ülkelerin desteklediği General Hafter güçlerine kadar büyük bir ittifakın açık hedefi haline getirilmesinin sorumlusu olamayız.
Bu nedenle bu tezkereye hayır diyeceğiz.
Gelin değerli Cumhur İttifakı üyeleri..
Siz de Mehmetçiğin Fizan’a sürülmesine hayır deyin.
Bugün sorumluluğunuz Büyük Türk Milleti’nin hukukuna olsun…
Ve sadece Allah’tan korkun!