İçişleri Bakanı Soylu'dan Flaş Açıklamalar! Sedat Peker'in İddialarıyla İlgili Son Dakika Açıklaması

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Habertürk ekranlarında katıldığı canlı yayında anlık online rekorları kırılıyor.

İçişleri Bakanı Soylu'dan Flaş Açıklamalar! Sedat Peker'in İddialarıyla İlgili Son Dakika Açıklaması

An itibariyle 114 bin 12 kişinin online izlediği yayının son yılların en fazla takip edilen canlı yayını olması bekleniyor.

Bakan Soylu'nun Açıklamalarından Satır Başları:

Benim hayatta bu işlerin hiç birisinden korkum yok. Siyasi hayatımdan da, ailemden de, devletten de... Biz müslümanız Allah'a teslimiz. Alengerli işler yapıyorsak, toplumun bize verdiği emanete halel getirecek işler yapıyorsak korku dağları aşar. Ben tüm sorulara açığım. Tüm samimiyetimle cevap vereceğim.

Neler oluyora gelince, kısa bir özet geçmek isterim. Bu aylar başlayınca şunu söyleyebilirim, yani bir organize suç şüphelisi suçlusunu yıllarca herkesin bildiği tanıdığı, hayatının nereden geldiği, ne olduğu belli olan birisinin, iddiaları, iftiralarının hepsi saçmadır. Bunlarla ilgili hiç muhatap değiliz. Birinci ve ikinci videoda şahsımla ilgili de bir şey yok. Ben o zaman devreye girdim. Bir şey gördüm. Hepimiz eski Türkiye'yi biliyoruz. Bugün karşı karşıya olduğumuz süreçleri biliyoruz. Bir siyasal kadastrasyon gördük. Bir kötü plan, bir tasarım, bir kirli plan gördüm. Yani bir delinin bir her türlü sapkınlığının içerisindeki bir kişinin söylediği ipe sapa gelmez sözler olarak görmedim. Ben İçişleri Bakanıyım, İstihbaratımızda binlerce elemanımız var. Terör örgütleriyle, diğer organize suç örgütleriyle nasıl mücadele ettiğimizi biliyorum. 

Baktım ki, bir eleman, bir speakerlık yapıyor. Bir sözcülük ortaya koyuyor. İddiaları ve iftiraları tamamen boş olsa da devlete laf ediyor. Türkiye'ye güya kendi adına, tırnak içinde söylüyorum vesayet ortaya koymaya çalışıyor, herkese ipiniz elimde diyor. Bir sessizlik hakim. Neticede terörle mücadele etmişiz , terör ekonomisine darbe vurmuşuz, organize suç çetelerine darbe vurmuşuz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin uyuşturucuyla mücadelede en önemli sonuçlarını elde etmişiz. FETÖ ile mücadele ediyoruz, DEAŞ yanıbaşımızda Türkiye tüm bunlarla mücadele ederken, Türkiye'nin sahil temizlemesinden ürkerek, birileri bir hamleye giriyor. Yıl 2015 AK Parti genel başkan yardımcısıyım, Başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri gelmeden önce MYK'de HDP ile Anayasa yapabiliriz diye cümle çıktı ağzından. Seçim geçti, seçim geçtikten sonra AK Parti çoğunluğu elde edemedi. Tek başına iktidar kuramadı. Ya CHP'ye, ya siyasal partilerle kurulacak. Bugünkü gibi hatırlıyorum. İlk MKYK toplantısında, bugün DEVA Partisinin başkanı Ali Babacan şunu söyledi, "Hiç bu işlere bakmamalıyız, ekonomiyi ayakta tutmalıyız" dedi. 

Hükümet gitmiş, nasıl hükümet kurulacak belli değil. Dedim ki, "Bizim sorumluluğumuz bugün bu değil, demokrasiyi ayakta tutmak. Hükümeti kimin kurabileceğine ait ön görümüzü ele koymak. Bu seçim tamamlanmamıştır, kampanya devam etmektedir. Kasım'da da seçim oldu. Bu arada ne oldu, Davutoğlu ve ekibi, CHP ile, AK Parti'nin iktidarı için can hıraş mücadele yaptı. Biz bir kısım arkadaşlar bunun doğru olmayacağını, Türk siyasetinin doğasına aykırı olacağını ortaya koyduk. Büyük bir mücadele başladı, Bir taraftan HDP ile anayasa yapabilme kabiliyetini ortaya koyan birisi, diğer taraftan CHP. Derdi ne? Derdi Recep Tayyip Erdoğan. Onu külliyede hareketsizlik bırakmak, ABD'nin planını hakim kılmaktı hedef.

Bunun doğru olmadığını, yanlış olacağını söyledik. Bir ara sayın Davutoğlu tam anlamıyla dengesi kayboldu, hepinizin odalarında neler konuşulduğunu biliyorum, dinletiyorum dedi. 

Bunu niçin ifade ettim. İlgili arkadaşlarım bilirler. Bana Sn. Cumhurbaşkanımız ile külliyede görüştük. Dedim ki, CHP ile bir iktidar hazırlığı söz konusu, genel şey bu. Gidişat bu. Dedi ki "Sen ne düşünüyorsun?" , dedim rahmetli Erbakan yaptı... 1991'de DYP SHP ile yaptı veleaaddin amin. Türk siyasetinin doğası buna uygun değil. Vatandaş iki tarafın birbirini denetlesin, takip etsin, birbirleriyle uzlaşsınlar diye değil, tam tersi kontrol etsinler diye 1800'li yılların sonundan itibaren bir siyasal sistem kurdu. Vatandaşın kendi değerleriyle ilgili oluşan bir serüven. Bu serüven ne zaman bozulmuşsa sıkıntı meydana geldi. 

Bunun bir ötesi daha var. Bu mücadele hep devam etti. 1 Kasım'dan sonra da devam etti. Bu arada başka bir şey daha oldu. Yine Davutoğlu'nun etkili olduğu düşünce kuruluşlarından birisine Mithat Sancar geldi. Mithat Sancar orada bir şey söyledi, "Apo içeriden çıkacak, Kuzey Suriye'de bir devlet kurulacak başına geçecek. Türkiye'de özerk bir Anayasa yapılacak" bu başlıklarda yukarıdan aşağı bir değerlendirme yaptı. Sonra biz bütün bunları yaşadık. Sn. Cumhurbaşkanımızın külliyede nasıl sıkıştırılmak istendiğini hep beraber gördük. Sonra da hakikaten bu meselelerin hangi siyasal sonuçlar doğurduğunu tüm Türkiye gördü. Ben teşkilat başkanıydım çalıştığımda Sn. Davutoğlu ile. O dönemde çok iyi olmadığımız süreçler yaşadık. Biz 4-5 arkadaş, 6-7 arkadaş bir araya geldik. Bu mesele tehlikeli bir noktaya gidiyor. Bu tehlikeye giderken geri dönüşü olmayacak. 

Bir Recep Tayyip Erdoğan varlığı var, siyaset bilgisi var, Türkiye'de yaptıkları var. Bir de dışarının eliyle tasviye edilmeye çalıştığı süreç var.  Hedef Sn. Erdoğan tabi çok doğal olarak. 

Burada ortaya çıkan sonuç tam anlamıyla, biz arkadaşlarımızla bir mücadele başlattık. Ve 3-4 arkadaşımız o zaman da büyüklerimiz vardı. İsimlerini vermeyeyim. Sn. Davutoğlu'nun partinin içerisinde, partinin genel kuruluş kodlarına, yürüyüşüne , vizyonuna, Sn. Cumhurbaşkanımızın vizyonuna uygun hareket etmediği kanaatini bir vesileyle gördük. 

Ve bir MKYK'da imzalar toplandı. Bunda benim de dahlim var. Bizim arkadaşlarımızın dahli var. Netice itibariyle biz zihninde olan, HDP, Kuzey Suriye veya Apo veya başka bir şey düşüncesini kendi siyasal anlayışımızdan uzaklaştırmış olduk. 

Sonra Binali bey Genel Başkan oldu.

Bugün bir kuzey suriyede bir devlet kurulmaya çalışılıyor, suriyenin içerisinde ABD'nin üsleri 6'dan 14'e çıktı. 2019 ortasından sonra. Bir taraftan tüm bunlar sağlanırken ve gerçekleştirilirken, Türkiye'ye karşı bir ekonomik savaş var. Bunu hep beraber yaşadık. 

Türkiye ekonomik olarak küçülsün, hareket kabiliyeti olmasın istediler. Türkiye, Suriye , Irak Lübnan gibi ülkelerin konumuna düşsün istediler.

17-25 , 6-8 Ekim , 15 Temmuz, tüm süreçlerin içerisinde Türkiye bir operasyona tabii tutuluyor. Dikkat ederseniz, o günde 10 bin dolardaydık, bugün de oradayız. Türkiye'de faizler o gün 4'dü bugün 20 seviyelerinde.

Burada Türkiye'nin üzerine getirilmeye çalışılan tam olarak budur. 

Hedef Türkiye. 

Çok basit bir operasyon var, Türkiye bugün siyasal istikrarı nasıl sağlıyor. MHP ile AK Parti'nmin iş birliğiyle sağlanıyor. Tartışılmayacak bir siyasi üstünlük var, Başkanlık sistemi var, Türkiye'de siyasal istikrarsızlık yok. Peki ne yapmak lazım, terörden bir şey yapılabiliyor mu, hepimiz unuttuk. Üst üste olayları. Sultanahmet'ten , Dolmabahçe'den, Ankara saldırılarına, Gaziantep'e kadar DEAŞ PKK her şey. Her gün bombanın patladığı... 

İstanbul'da kapanmayı göze alan alışveriş merkezleri vardı. İnsanlar gitmeyi göze alamadığı için.

Özne ben değilim, benim öznelikle alakam yok. Ben olaya şahsi olarak soruyorsanız. Ben olayın tamamen fotoğrafını görüyorum. Ha eski Türkiye son kalıntılarını süpürmeye geldiği andan itibaren birileri devreye girdiler.

Özel Harp Dairesi ne zaman kuruldu Türkiye'de?  parasını kim verdi ABD. Bunu kim söyledi Ecevit söyledi. 6-7 Eylül olaylarını Kontgerilla örgütledi. Paşa kitapta biz yaptık diyor. Kitap öyle. Peki, bugünün işi mi? 

Size bir soru soracağım? 

Erhan Tuncel ile Sedat Peker'i kim bir araya getirir.

Erhan Tuncel bu ülkede yıllardan beri bu ülkenin en önemli meselelerinden birisi olan Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi gözükmüyor mu? Hangi anlayışı emanet eder. Bu kadar cürümün içerisinde olan bir kişi tecavüz etmiş bir kıza, karakola gidiyor emniyete teşhis ediliyor. Dosya o gün kapanıyor. Ben İçişleri Bakanıyım. Ben bir iddianın sahibi değilim. Tecavüzden dolayı karakola götürülüyor Peker, orada her şey kapanıyor.

Özne seçilmemin sebebi şu, ben hükümetin bir üyesiyim. AK Parti'nin yöneticiliğini de yaptım. Yalın kılıç mücadelemize devam ediyoruz. Terörle mücadelemize devam ediyoruz. 

Okulların önünde uyuşturucu çeteleri çocuklarımıza uyuşturucu satıyorlardı. Bonzai içen çocuklar zombi gibi her tarafta duruyordu. Bana İstanbul'da, Ankara'da bir tane göstersinler. Biz de bakanlık olarak bunu sağladık. Bu bir başarı mı? bana göre başarı... Bu topyekün bir başarı, sadece benim başarım değil. Organize suç, çete, FETÖ ile mücadele ediyoruz. Bizi sert gidiyorlar diye eleştirenler, büyüklerimizde olmak üzere yok mu ? var. DEAŞ operasyonları yapılıyor mu yapılıyor. Türkiye'de istikrarsızlık sağlayamayacaklarsa, hükümetin uyguladığı politikalar, İçişleri Bakanlığının müstükabatı, hele FETÖ'den sonra. 21 bin üst rütbelisinden 6 bin 500 kalmıştı. Kaymakamların 3'de biri gitmişti. FETÖ'den dolayı gitmişti. Ben bunları Türkiye'ye yönelik operason olarak gördüm. 

Sedat Peker'in korumaya mı ihtiyacı var. Amacı ne korumanın. Tam da sizin bahsettiğiniz, acaba AK Parti'nin lehine mi aleyhine mi? Akademisyenlerin kan banyosunda yıkanması AK Parti lehine mi aleyhine mi? Bunun aleyhe olduğunu bilirler. Sadece AK Partiyle ilişkisi yok ki, CHP'li Gürsel Tekin ile ilgili şeyi biliyorsunuz. Rize'deki toplantısına suç duyurusunda bulunulmuştur. Koruma nasıl verildi. 16 Ocak 2015 DHKP-C'nin ilgili kişiye tehdit kurgusu, sonra 26 Ocak 2015 böyle bir kurgu var ama ben koruma istemiyorum diyor. 30 Ocak'ta komisyon reddediyor. Sonra tekrar istiyor, iki ay sonra koruma veriliyor. Esas iş bundan sonra. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, şu adamı Nurettin Demir, 93'lü, 93-96 arasında en önemli irtibatta bulunduğu adam Sedat Peker. Kardeşi DHKP-C'den öldürüldü, diğer kardeşi de DHKPCnin eylemleriyle iltisaklı. Sanal bir tehditle, kurgu bir tehditle, İçişleri Bakanıyım ben, herkese verilen korumayı bilemeyebilirim. Günü birlik kararlar verilemez. Yakın koruma , tehditlere göre korumalar İl Emniyet müdürleri tehditleri belirler. 15 bin korumamız vardı, benim dönemimde 5 bine düştü. 5 bin. 5 bin korumaya düştü. Yüzde 40'ı da hakimler ve savcılardır. Nurettin Demir 93-99 DHKP-C, 2015'te Kadıköy emniyet müdürü kardeşinden kalan mirasla kurgu üretir. Silsile başlar. Derler ki, şu şu sebeplerden dolayı tehdit var, bu yüzden verilecek. Sonra bu kişi ne olmuş, FETö'den cezaevinde. DHKP-C, mafya, Kadıköy'deki herkes bilir ki bir kişi bunun hakkında... Sedat Peker'in jipine biniyor. 27 yıldır aynı telefon, ilçe başkanı, il başkanıyken aynı. 27 yıldır benim telefonum aynı. Bataklık operasyonunun ilk ihbarı şahsıma geldi. Terör , İstihbarat tüm arkadaşlar bilir ki, benim ihbar ağım geniştir. Kapıkule'ye şu araçla para gelecek dendi, arkadaşlara emir verdim. Doğru çıktı. Kadıköy emniyet müdürü randevu gibi bir yer gitti. Sultanbeyli Emniyet Müdürünün para taşıma işi bana geldi. Yine bu işin içerisinde de bu şahıs var.

İstihbarat başkanımız bir operasyondayız dedi. Bunlar bir iş üstündeler dedi. İstihbarat. Sonra sabrettik. Sonra da aldık. Koruması, özel korumalarda yurt dışına gidildiğinde devlet sağlar, bu tür korumlarda koruma izin alır, kendi ilinden izin alır. Birisi kurumsaldır. Diyanet İşleri Başkanımız yurt dışına gidiyorsa bu devlet tarafından karşılanan işle gider. Diğerini kim karşıladı bilmem. Ben sistemi anlatıyorum. Öyle eder, böyle yapar demiyorum. Biraz daha takip edilmesi gerekir dediler. Alırsak başka bir şey anlaşılır dedi. Koruma üzerinden takip, aynı zamanda eğer biz buna şey değişikliği yaparsak, durum değişikliği yaparsak başka bir şey düşünmeye başlayacaktı. Son yurtdışına çıktığında koruması yanında değildi.

Benim adımı kullanan en az 30 kişi hapse girdi. Ben Süleyman Soylu'yu tanıyorum diyorlar. Kimiyle siyasetle, başka yerde yolumuz kesişmiş. İsmi istismar etmeyen yok mu? Herkes var. Organize suç örgütleri kendisini meşru göstermeye çalışır. Rize'de bir adam öldürülüyor, çay kaçakçılığından dolayı, öldüren bunlar. Yahu bayramda mahkeme toplanıyor, olay ortadan kalkıyor.

Bunun biraz daha ötesi var. Ben nereye başvurdum arkadaşlar , yargıya, yargı beni çağıracak ben bunları söyleyeceğim. Bu suç örgütü lideri dosyasını, Bursa'daki şu olayda siz hazırladınız. Bunun 9+9 , 18'i tutuklandı. Tutuklandıktan sonra bu suç örgütünün dosyası neden ayrıldı kardeşim. Bunu Ankara'da söyleyeceğim. İstanbul'da 2018'de başlayan bu soruşturma, emniyetten 2019 tarihinde gittikten sonra , 3 gün sonra suç örgütü elebaşısı yurtdışına çıktı değil mi? O tarihten bundan 3 ay öncesine kadar İstanbul emniyet müdürü bana bu dosyayı ne yapacağız diye sorduğunda, gereğini yerine getireceğiz dedim. Gereğini yerine getirdik.Bunun sorumlusu ben değilim.

Bu meselenin hukuki izahatını isteyeceğim. Bu dosyanın İstanbul dosyasıyla ilgili en ufak bilgim yok benim. Siz bir sapkının bir sözünü, 'Süleyman Soylu benim dönüş biletim' diyor. Böyle bir şey yok. Hadi Özışık'ı ben 30 yıldır tanırım. Çıksın yanlış söylesin. Bir insanın işsiz kalması kötü bir şey değil, gazeteci. Danışman olarak aldım, iyide iş çıkardı. Gazetelerde haberim çıkıyor. İnternethaber'in kurulmasında da benim etkim oldu. Yardım ettim, destek oldum. Ben bugün adamı değilim. Yardım ettiğim, destek verdiğim insandan destek insandan bir şey isteyen namussuzdur. Binlerce on binlerce insana el uzatıyorum. 13'ünde Hadi Özışık ile ilgili söz söylediği andan itibaren tüm kimyam alt üst oldu.

Bundan 6 ay önce beni aramış. Dedi ki "Bu adam benle şey yapmak istiyor, Youtube programı yapmak istiyor" dedi. Zinhar dedim, işine bak dedim. Sebebi de şu, Sedat Peker, Serhat Albayrak ve Berat Albayrak'a yürüyor. Benim de etkim olduğunu söylüyor. Telefon açtım Hadi Özışık'a memleketi de sattın bizi de sattın dedim. Sonra benim aklıma geldi. Bir dönem beni aramış, Mübariz Mansimov'la ilgili haber yapmış. Yanlış adımlar atıyorsun, hükümeti suçluyorsun bunlar sana yakışmaz.

Adli mesele olduğu için, bunu benden bilebilirler, ayıp bir şey dedim.