Adalet Bakanlığı Personel Alımı Mülakatlarıyla İlgili Mecliste Flaş Çıkış

Adalet Bakanlığı personel alımı mülakatları zaman zaman çeşitli haberlerle gündeme gelir. Bu sefer mülakatlarda elenen bir gencin hikayesi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kamu Denetçiliği Kurumunun (KDK) KDK'nın Adalet Bakanlığı'na mülakatlar konusunda uyarıda bulunduğunu, fakat bu uyarılara uyulmadığını söyledi.

Adalet Bakanlığı Personel Alımı Mülakatlarıyla İlgili Mecliste Flaş Çıkış

Sınavda 200'üncü Oldu Ama , Mülakatte Elendi

TBMM Genel Kurulu'nda Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu'yla ilgili söz alan CHP TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel, mülakatlara yönelik sert eleştirilerde bulundu.

KDK'nın sözlü mülakatlarla ilgili Adalet Bakanlığı'na uyarılarda bulunduğunu, personel alımları esnasında objektif değil nesnel kriterler belirlendiğini vurguladığını rapor ettiğini söyleyen Özel'in konuşmasında şu ifadeler yer aldı, "Bir kadın infaz koruma memuru. Kadının hikâyesi şu: Bir tanecik oğlu var. Oğlu daha 3-4 yaşlarındayken baba ölüyor. Bir maaşa kalıyor, o maaşla oğlunu büyütmeye başlıyor.

MÜLAKATA GİRECEK AMA ÇOK UMUTSUZ

Bu oğlan bu imkânsızlıklar içinde, hayata annesinin verdiği tutunma mücadelesine katkı vererek ve ondan feyzalarak öyle bir çalışkan oğlan oluyor ki her sınıfı geçiyor ve okul birincisi kontenjanından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanıyor. Orada da durmuyor -ama imkânları da yok- orada durmadığı gibi danışmanlık görevleri yapıyor, başka işlerde çalışıyor, okula gidiyor geliyor, koşturuyor ve hukuk fakültesini dereceyle bitiyor. Bir tane hayali var, o, çocukluğundan beri gördüğü hâkim, savcı amcalardan bir tanesi olacak. Sınava giriyor, ilk sınavda 20 bin kişiden 1.800'üncü oluyor, mülakata çağrılıyor, eleniyor. Hırs yapıyor, bu sefer daha da çok çalışıyor, bu sefer 20 bine yakın kişiden veya on binlerce kişi içinden 200'üncü oluyor ve tekrar mülakata girecek ama çok umutsuz ve bundan biz haberdar oluyoruz.

Bu dönemde hakikaten subjektif kriterler var.Biz bir hakkın teslimi için subjektif kriterlere teslim olup öyle, gizli kapaklı değil, resmî randevu alıyoruz Veli Ağbaba'yla birlikte, Adalet Bakanı müsteşarına durumu daha detaylı anlatıyoruz. Müsteşar diyor ki: "İyi ama Bakan Bey'in de haberinin olması lazım." Müsteşar yardımcısı Manisa'nın Demirci'sinden diye duyuyoruz, atanıyor; ona telefon açıyoruz, bu durumu anlatıyoruz, "Bakan Bey'in haberi var mı?" diyorlar, çok önemli. Hiç erinmedim; hiç sevmem oradan muhalefet milletvekilleri Bakana gitsin, kendi bir seçmenim, kendi bir akrabam, eşim dostum için ömrümde yapmadım; bu çocuk için kalktım gittim, bütün hikâyeyi anlattım. Çocuğun ismini de vereyim, tutanağa geçsin, adı "Hüseyin Can." Soyadı "Can", kendi bir can. Bu arkadaşın bugüne kadar tespit edilebilen bir tane kusuru var, bu çocuk Alevi ve bu çocuk bu yüzden atanmadığını düşünüyor.

BU ÇOCUK FETÖCÜ OLABİLİR Mİ , FETÖCÜ OLSA ATARDINIZ ÇOKTAN

Bu çocuk FETÖ'cü olabilir mi? Annesi hâlen daha Sincan Kadın Cezaevinde, FETÖ'cü olsa atardınız anasını çoktan. Bu çocuk, örneğin bir başka terör örgütüyle irtibatlı olabilir mi? Öyle olsaydı herhâlde bu çocuk bugüne kadar geldiği durumda devletin bir yerde bir hışmına uğrardı, bir şekilde bir süzgece takılırdı.

Verdik, Sayın Bakan aldı, cebine koydu, koyuş o koyuş. Sonuç açıklandı, Hüseyin Can yine atanmadı.

YİNE ATANAMADI

Şimdi, bu, subjektif kriterler meselesi artık 4 yaşından buraya kadar gelmiş, sizin Adalet Bakanlığının ekmeği kursağından geçmiş, bir daha geçmemiş, hiçbir suçu olmadığı annesinin görevine devamından belli bir küçücük Hüseyin Can'ın hayalleriyle oynuyor bu sistem. Ama bu biraz da aile içi bir mesele olsun be Sayın Başdenetçim, damada bunu bir anlatın. Hani damat ile kayınpederlerin ilişkisi var ya, burada Kamu Başdenetçisini sizin kurum dinlemedi ama Adalet Bakanı da damadınız, bunu böyle baba-oğul olarak bir kenara çekin, anlatın, deyin ki: "Bu rapora uymadın, subjektif kriterler dedim, objektif kriterler koymadın ama şu hikâyeyi sana 50 kere anlatmışlar." Demek ki aşılamayan bir şeyler var, bunların görülmesi gerekiyor.