İYİ Partili Hasan Subaşı: Hükümet Sadece Vatandaştan Para Toplamayla Meşgul

İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, TBMM Genel Kurulu'nda ekonomideki son durumun yanı sıra gündemdeki Kanal İstanbul ve Antalya'daki sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

İYİ Partili Hasan Subaşı: Hükümet Sadece Vatandaştan Para Toplamayla Meşgul

Kamyoncu esnafının sorunlarının son zamanlarda artan eylemlerle gündeme geldiğini hatırlatan Subaşı, 'Şimdi, birçok arkadaşımız ifade etti, kamyoncular, kamyoncu esnafımızın sorunlarının Türkiye'nin hemen hemen her yerinde çok ciddi eylemlere neden olduğunu biliyoruz. Bunun nedenine baktığımızda, ben de Antalya'da toptancı hal ziyaretimde kamyoncular kooperatifini ziyaret ettim eylem sırasındayken -bir haftalık eylemleri vardı- ve hemen hemen Türkiye'yi besleyen Antalya toptancı halinde sebze ve meyvede elindeki malları neredeyse çürütmekle karşı karşıyaydılar çünkü kamyoncu esnafı bir hafta süreyle taşımayı bırakmıştı."Neden?" diye incelemek gerekir. Çünkü bu dijital takograf ve birtakım düzenlemeler yapıldığında, zaten yükleri çok ağır olan ve mazot girdilerinin çok arttığını düşünürsek kamyoncu esnafın neredeyse kontağı çevirdiğinde 25 bin liraya yakın masrafının olduğunu öğrendik. " ifadelerini kullandı. 

Takograf düzenlemesine ilişkin hazırlık olmadığını söyleyen Subaşı, "Ayrıca, takograf düzenlemesine hazırlık yoktu, altyapı yoktu ve dört buçuk saate bir kırk beş dakikalık dinlenmeler için yeterli tesis de yoktu; ayrıca, ikinci dört buçuk saatten sonraki on iki saat dinlenmeyle de İstanbul'a, Karadeniz'e ya da belli mesafelerdeki şehirlere bu sebze ve meyveyi ulaştırma imkânları yoktu.Hükûmetin şöyle bir uygulaması oluyor genelde: Avrupa Birliğinin ve Batı'nın standartlarına önce karşı çıkıyor, hiç beğenmediğini ifade ediyor, hatta bazen de "düşman" olarak ifade ediyor, Batı da bizi ibretle seyrediyor. Ama bu defa, Batı'nın uygulamalarında, Avrupa Birliğinin uygulamalarında eğer para toplamaya dönük uygulamalar varsa hemen o uygulamalara geçiliyor.' dedi.

İYİ PARTİ ANTALYA MİLLETVEKİLİ HASAN SUBAŞI'NIN TBMM GENEL KURULUNDAKİ KONUŞMASINDA ŞU İFADELER YER ALDI: 


Ruanda'yla yapılan sözleşme bütün parti gruplarınca olumlu bulunmuştur. Biz de onaylıyoruz çünkü Ruanda'dan söz etmezsek Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan Bey'in "Sözleşmeyle ilgili ne söylediniz?" sözüne maruz kalmamak için önce bunu onayladığımızı, doğru bulduğumuzu ifade etmek istiyorum, sonra da Sayın Oluç'u Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında adalet, özgürlükler ve insan hakları eleştirisi yaparken haklı bulduğumu da ifade etmek istiyorum.

Ben Adalet Komisyonunda olan bir kişi olarak Adalet Komisyonunun hiç toplanmadığını düşünürsek, İnsan Hakları Komisyonunun, Çevre Komisyonunun, Eğitim ve Sağlık Komisyonunun neredeyse toplanmayıp, görev yapmayıp, 7/24 sadece Plan Bütçe Komisyonunun görev yapmasıyla Hükûmetin sadece para toplamayla meşgul olduğunu izninizle ifade etmek istiyorum.

Şimdi, birçok arkadaşımız ifade etti, kamyoncular, kamyoncu esnafımızın sorunlarının Türkiye'nin hemen hemen her yerinde çok ciddi eylemlere neden olduğunu biliyoruz. Bunun nedenine baktığımızda, ben de Antalya'da toptancı hal ziyaretimde kamyoncular kooperatifini ziyaret ettim eylem sırasındayken -bir haftalık eylemleri vardı- ve hemen hemen Türkiye'yi besleyen Antalya toptancı halinde sebze ve meyvede elindeki malları neredeyse çürütmekle karşı karşıyaydılar çünkü kamyoncu esnafı bir hafta süreyle taşımayı bırakmıştı.

"Neden?" diye incelemek gerekir. Çünkü bu dijital takograf ve birtakım düzenlemeler yapıldığında, zaten yükleri çok ağır olan ve mazot girdilerinin çok arttığını düşünürsek kamyoncu esnafın neredeyse kontağı çevirdiğinde 25 bin liraya yakın masrafının olduğunu öğrendik. Ayrıca, takograf düzenlemesine hazırlık yoktu, altyapı yoktu ve dört buçuk saate bir kırk beş dakikalık dinlenmeler için yeterli tesis de yoktu; ayrıca, ikinci dört buçuk saatten sonraki on iki saat dinlenmeyle de İstanbul'a, Karadeniz'e ya da belli mesafelerdeki şehirlere bu sebze ve meyveyi ulaştırma imkânları yoktu.

Hükûmetin şöyle bir uygulaması oluyor genelde: Avrupa Birliğinin ve Batı'nın standartlarına önce karşı çıkıyor, hiç beğenmediğini ifade ediyor, hatta bazen de "düşman" olarak ifade ediyor, Batı da bizi ibretle seyrediyor. Ama bu defa, Batı'nın uygulamalarında, Avrupa Birliğinin uygulamalarında eğer para toplamaya dönük uygulamalar varsa hemen o uygulamalara geçiliyor.

Bununla, yine, kamyoncu esnafının ödeyeceği tutar -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- B1 Yetki Belgesi için 2019'da 60 bin lirayken 250 bine, B2 Yetki Belgesi için 2019'da 25 bin lirayken 180 bine çıkıyor; D1 Yetki Belgesi 30 binden 200 bine, D2 Yetki Belgesi de 15 binden 165 bine çıkıyor. Yine, bu, dijital takografın maliyeti de hemen takılır takılmaz ayrıca 3.500 TL.

Şimdi, dokuz saatte Avrupa'da 900 kilometre yol alınırken, kamyoncu esnafı Türkiye'nin altyapı şartlarında bunun yarısını bile katedemiyor. O zaman, Avrupa şartlarında para toplamaya dönük bu tür uygulamalara hemen sarılırken acaba Türkiye'de bunun altyapısı var mı, esnafımız hazır mı, esnaf gerekli parayı kazanabiliyor mu, mutlaka bunların da incelenmesi gerekirdi.

Neyse ki bir yıllık bir ertelemeyle kamyoncu esnafı yine işine başladı ama bir yıl sonra aynı uygulamaların tekrar ettiğini göreceğiz çünkü bu konudaki altyapı ve esnafın hazırlığı yoktur. Esnafın en büyük sıkıntılarından birisi: "Bizi lojistik firmalarına mahkûm ediyorlar çünkü bu paraları da ödeme şansımız yok. Bizim bu teknolojiye kolay kolay ayak uydurmamız da kolay değil." derler.

Yine, Antalya'daki engelli bireylere özel eğitim destek kurumları federasyon toplantısı vardı. Bunların bir istekleri… Devletin şöyle bir uygulaması var Hazine ve Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte: Özel firmalardan özel eğitim veren, engelli çocuklarımızı evinden alıp yetiştiren, onlara özel eğitim veren kurumlara kişi başına, engelli başına bir ücret ödüyor. 35 bin tane böyle, engelli yurttaşımız var ve 2004 yılında uygulamaya geçtiğinde her engelli bireyimiz için devlet 1 asgari ücret karşılığı bedel öderken bugün geldiğimiz noktada bunun üçte 1'ini ödemeye başlamıştır.

Şimdi, bakıyoruz, devletin bu tür destek ve teşvik uygulamalarında yine -tarım kesimi de bugün Ziraat odaları da ziyaret ettiğinde- desteklerin hiç artmadığını, ayrıca elektrik fiyatlarının iki yıl içinde yüzde 108 arttığını ve konutlarda bile 68 kuruşken tarım sektörünün 100 küsur kuruş elektrik bedeli ödediğini ve tarıma -geçtik teşvikinden, eskiten yüzde 32 desteği vardı tarımın- destek olmadığı gibi, konutlardaki ödemenin yüzde 14 fazlasını yani bir sanayi tesisi gibi bedel ödemektedir. Bunun altından tarım kesiminin kalkmasına hiç imkân kalmamıştır.

Federasyonu dinlediğimizde, engelli bireylerin, Antalya'daki öğretmenlerimiz ve federasyon temsilcileri, bu ücretin üçte 1'e düşmesiyle büyük sıkıntı çektiklerini ve engelli yurttaşlarımızı, evlatlarımızı evinden alarak bu hizmeti vermekte zorlandıklarını ifade etmekteler. Yine, tarım sektörü de desteklerin yetersiz olduğunu, hele hele artık en başta elektrik maliyetlerinin ödenemez olduğundan söz etmektedirler.

Bakın, Korkuteli'nde geçenlerde bir kar yağdı 10 santim-20 santim. Eskiden de yağardı, hem de 50 santim-1 metre kar yağardı, elektrikte bir arıza olmazdı. Özel sektör aldıktan sonra para toplamayı biliyor fakat o 20 santimlik kar üç günlük arızaya neden oldu. Neden? Çünkü bakım ve onarım yapmıyorlar, "Biz parayı toplayalım, günün birinde herhâlde terk ederiz. Biz bakım ve onarımlardan, altyapı yatırımlarından sarfınazar edelim." düşüncesindeler. Onun için yönetimimiz…
Ha, bir de bu arada ziraat sektörünün önemli bir konusunu gündeme getirmek istiyorum. Kumluca ve Demre gibi birçok seranın olduğu ilçelerimizde seralar yapılmış, bunlar için belediyelerden ruhsat istenmekteydi. Belediyelerde o ruhsattan bir değişiklikle vazgeçildi ama şimdi tapularda cins tashihi isteniyor. Cins tashihinde de tapular sorumluluktan kurtulabilmek adına belediyelere soruyor "Fen, sağlık ve teknik açısından sorun var mı?" diye. Belediyelerin buna verebileceği cevap yok çünkü ruhsat verme zorunluluğu yok. Oysa tapuda da bu sera göründüğüne göre cins tashihini yapabilmesi lazım tapunun.

Bunu yapmayınca da sera sahibi bankaya gidip kredi alamıyor çünkü serası görünmüyor. Sigorta yaptıracak, TARSİM'e başvuramıyor çünkü arazisinde serası görünmüyor. Yani nereden bakarsak bakalım, yamalı bohça gibi altından kalkamadığımız binlerce sorun, yoksulumuz, işsizimiz, intihar edenlere baktığımız zaman, yoksul bir ülkeyiz, devletin şatafatına, sarayına, uçağına, makam arabalarına baktığımız zaman, zengin bir ülkeyiz.

"Kanal İstanbul'u yaparız." derlerken devletin, toplumun önceliklerine bakılmalıyken, toplum ikna edilmeliyken "Sen bunu incelememişsin." deniyor. Hâlbuki, devlet ve belediyeler, kamu, bir hizmeti yaparken ikna etmek zorundadır; anlatmak, tartışmak, ve ikna etmek zorundadır, halka bilgi vermek zorundadır.