Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'tan Asgari Ücret Açıklaması

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, TBMM Genel Kurulu'nda asgari ücretle ilgili muhalefet partisi milletvekillerinden gelen eleştirilere yanıt verdi. Türkiye'de asgari ücretin AK Parti iktidarları döneminde reel olarak iki katına çıktığını söyleyen Albayrak, nominal artışın yüzde 773 olduğunu söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'tan Asgari Ücret Açıklaması

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, TBMM Genel Kurulu'nda asgari ücretle ilgili muhalefet partisi milletvekillerinden gelen eleştirilere yanıt verdi. Türkiye'de asgari ücretin AK Parti iktidarları döneminde reel olarak iki katına çıktığını söyleyen Albayrak, nominal artışın yüzde 773 olduğunu söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, "Şimdi dendi ki 'ekonomi kötü, asgari ücret kötü' dendi. Türkiye'de 2002 yılında brüt asgari ücret net asgari ücret hangisinden bakarsak bakalım 250 liradan 2030 liraya, net olarak 184 liradan 1603 liraya çıkmış, nominal yüzde 773 , reel olarak yüzde 94 olarak artışla Türkiye'de asgari ücret neredeyse reel olarak iki katına çıkmıştır. Bazı hocalarımızı hayretle izliyorum. Bazı litarüterdeki kelimelerle tespitlerle bulunmaya çalışıyorlar. " dedi.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki çalışmalarda artık sona yaklaşıyoruz. Bugünkü konuşmada genel makroekonomik görünümün yanında, Bakanlığımızın 2018 yılındaki bazı faaliyetleriyle birlikte 2019 yılı merkezi yönetim gelir bütçesi ve Bakanlığın ve bağlı kuruluşların 2017 yılı kesin hesabı ve 2019 yılı gider bütçesiyle ilgili sunumumuzu paylaşacağız.

Bugün itibarıyla küresel ölçekteki makroekonomik gelişmelere baktığımızda biraz sizi geçmişe götürmek istiyorum. Hepinizin malumu, 2002 yılından önce Türkiye ekonomisi yüksek kamu açıkları, yüksek kamu borcu, sağlıksız bir finansal sistemle birlikte yüzde 70'leri bulan enflasyon oranları içinde birkaç yıl arayla sürekli kendi içinden kaynaklanan krizler geçiren ve çözüm üretemeyen bir iklime sıkışmış kalmış bir ülke konumundaydı. Türkiye, o günlerde, üretemeyen, yatırım yapamayan ve yatırım çekemeyen, gelir düzeyi düşük ve sürekli kamu borcunun sürdürülebilirliği sorunu yaşayan bir ülkeydi.

AK PARTİ iktidarlarımız döneminde Türkiye'de oluşturulan geniş çerçeveli zamanlı ve hedefli politikalarla birlikte 2000'li yılların başından itibaren yaşanan bu sağlıksız ekonomik yapıdan kurtulmuş ve ekonomiye istikrar kazandırarak alt gelir grubundan orta yüksek gelirli ülkeler grubuna geçmiştir. Bakınız, bu dönüşüm, ekonomik göstergelere de yansımış ve bununla ilgili sadece birkaç tane rasyoyu sizlerle paylaşacağım.

AK PARTİ iktidarları döneminde ekonomimiz yıllık yüzde 5,7 büyümüş, kişi başına gelir 3 katından fazla artmış, 2005 yılından bu yana yaklaşık 10 milyon kişiye iş imkânı sağlamış, yoksulluk göstergelerinde çok önemli iyileşmeler elde etmiştir. 2002'den bu yana ihracatımız 4 katından fazla artarak ihracatta ürün ve ülke çeşitliliğinde önemli mesafeler kaydedilmiş, kamu maliyesinde yeniden yapılandırmalar gerçekleştirilerek kamu açıkları ciddi anlamda azaltılmış, kamu borç yükü yarıdan fazla düşürülmüştür. Bankacılık sektörü ise uluslararası en iyi standartları sağlayacak şekilde sağlıklı bir yapıya kavuşturulmuş ve ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağlamıştır. Bu dönüşüm birçok uluslararası kuruluş ve platform tarafından örnek gösterilmiş, Türkiye bir yandan IMF'e daha çok katkı sağlayan donör ülkelerden biri pozisyonuna gelirken diğer yandan G20 ülkeleri arasında yer alarak küresel ekonomiye yön vermede etkin bir role sahip olmuştur.

2007 yılında başlayıp tüm dünyayı saran küresel finansal krizin etkilerini Türkiye ekonomisi bu sağlam yapısıyla birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye kıyasla en az maliyetle atlatmış ve bu zor dönemde dahi üretim yapısını koruyarak istihdam artışı sağlayan dünyadaki nadir ülkelerden biri olmuştur. Üzerinden on yıl geçmesine rağmen, dünyada

küresel krizin etkilerini atlatamayan ve sistemlerini rehabilite edemeyen birçok ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler çareyi ticarette daha fazla korumacılığa yönelmekle bulmuş. Bugün kendi çözümlerini üretemeyen ülkeler nedeniyle küresel ticaret eski seviyelerinden oldukça uzaktadır. Bu durum, Türkiye gibi ihracatını daha da artırmayı kendisine hedef alan, küresel değerler zincirinde üst sıralara yükselmek üzere üretim yapısını oluşturan ülkeleri doğal olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Biz rotamızı çizerken tüm artılara ve eksilere hazırlıklı olabilmek için her zaman küresel koşulları çok yakından takip ederek çok güçlü bir sistem inşa etmeye başladık.

Hepinizin yakından bildiği gibi, ülkemiz 2003 yılında Gezi olaylarıyla başlayan birçok derin iç ve dış şoklarla karşı karşıya kalmıştır. Sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik risklerin de arttığı bu süreçte ekonomimiz çok önemli bir direnç ortaya koymuştur.

Bu yıl ağustos ayında doğrudan ekonomimizi hedef alan finansal bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Piyasalarda o dönemde oluşan değerlemelerin ülkemizin makro temelleriyle bağdaşmadığını hepimizin malumu olduğunu ifade ettik. İlk günden itibaren tüm kurum ve kuruluşlarımız piyasaları yakından takip ederek bu ataklara karşı ekonomimizi koruyacak gerekli önlemleri almış ve sağlam adımlar atmıştır.

Bu zorlu koşullar altında kamu ve özel sektör paydaşlarımızla birlikte önümüzdeki dönemde ülkemizin çehresini değiştirecek olan Yeni Ekonomi Programı'mızı oluşturduk. Enflasyon ve cari açıkta kalıcı iyileşmeye odaklanan programımız aynı zamanda üretim ve ihracata yönelik detaylı bir planlamayla yüksek katma değerli üretim yapısına geçişimizi çok daha hızlı bir noktaya taşıyacaktır. Kısa vadede aldığımız önlemler ve orta vadeyi şekillendiren Yeni Ekonomi Programı'mızın da katkısıyla birlikte kasım ayında Türkiye ekonomisine yönelik algıda ve beklentilerde çok önemli olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Güven endeksleri toparlanırken finansal piyasalarda kayda değer iyileşme gözlenmiş, ağustos ayı sonuna kıyasla döviz kuru yaklaşık yüzde 20 değerlenmiş, tahvil faizleri 370 puana yakın gerilemiş ve risk primlerinde 200 puanın üzerinde iyileşme sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisi yüzde 1,6 büyümüş ve bu şekilde "dengelenme süreci" olarak ifade ettiğimiz süreci güçlü bir şekilde hayata geçirmeye başlamıştır. Kısa vadede büyümemizin yavaşlaması ancak akabinde git gide daha da güçlenen bir ekonomik toparlanmanın sağlanması, sürdürülebilir, dengeli ve sağlıklı büyüme hedeflerimizle uyumluluk arz etmektedir. Nitekim, 2018 yılının ilk dokuz ayında yüzde 4,5 oranında bir büyüme ve bu büyümeyi iç talebin katkısıyla 2,4; dış talebin katkısıyla yüzde 2,1 olarak gerçekleştiren bir büyüme performansı ortaya koyulmuştur.

Eylül ayı itibarıyla bazı sektörlerde zayıflamalar olsa da istihdamımız artmaya devam etmektedir. İş gücüne katılım oranı bu dönemde mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 53,4'le tarihî yüksek seviyeye ulaşırken işsizlik oranı yüzde 11,3 seviyelerinde gerçekleşmiştir.

Dengelenme sürecinin şimdiye kadar en olumlu yansımasını dış ticaret ve cari işlemler dengesinde görmekteyiz. İhracat ve turizm gelirleri artmaya devam ederken iç talebin yavaşlamasıyla birlikte ithalatta görülen daralma sonucunda Türkiye ekonomisi üç ay arka arkaya cari fazla vermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yıl sonunda cari işlemler açığı, özellikle mayıs ve haziran ayından sonra, yaklaşık 60 milyar dolarları gören rakamlar da bahsettiğimiz bu dengelenme ve Yeni Ekonomi Programı çerçevesi içerisinde yıl sonu itibarıyla 30 milyar dolarların da altında gerçekleşerek, çok tarihî bir performans ortaya koyarak Yeni Ekonomi Programı'nda öngördüğümüz hedeflerden de çok daha başarılı ve güçlü bir performans ortaya koyacaktır.

Değerli milletvekilleri, sadece cari işlemlerde değil, enflasyonda da iyileşme görülme süreci somut bir şekilde başlamıştır. Yüksek enflasyona karşı atılan adımlar ve Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı'nın etkisi görülmeye başlamıştır. Ekim ayında tepe noktasına ulaşan tüketici fiyatları kasım ayında aylık yüzde 1,4 daralırken yıllık enflasyon bir önceki aya göre 3,6 puan iyileşmiştir. Enflasyondaki bu düşüş, fiyatlama davranışları için önemli bir gösterge olan beklentileri de olumlu yönde etkilemiştir ancak daha önümüzde almamız gereken çok daha önemli mesafeler var. Nihai amacımız -daha önce de belirttiğim gibi- enflasyonu kalıcı olarak en kısa sürede orta vadeli programda da bahsettiğimiz gibi tek haneli rakamlara düşürmektir. Enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarımızdaki güçlü duruşu korurken aynı zamanda yapısal sorunlarla da çok yoğun bir mücadele ortaya koyarak çözümlerimizi adım adım hayata geçirmeye başladık.

Türkiye ekonomisi büyük ve güçlü bir ekonomidir. İktidar olarak tüm kamu kurumlarıyla geniş bir yelpazede politika üretme ve tedbir uygulama deneyimine son derece sahip olan çok tecrübeli bir iktidar, çok tecrübeli bir ülkeyiz. Küresel ekonomik ve finansal koşulların giderek zorlaştığı bu dönemde, ekonomimizi bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeye devam ederek daha önce karşılaştığımız birçok zorlukla, doğru politikalarla mücadele ederek başarılı olmaya devam edeceğiz ve önümüzdeki dönemde de ülkemizi hep birlikte, büyük ve güçlü Türkiye yoluculuğuna inşallah taşımaya devam edeceğiz.

Faaliyetlerimize baktığımızda, gelir politikaları ve uygulamaları noktasında, gelir politikalarımız 2019 yılında gerekli mali alanın temini suretiyle makroekonomik dengelenme